Önceki yazımda tahmin ettiğim gibi oldu. 1 Eylül’de yapılan Yargıtay’ın adli yıl açılış töreninde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “85 milyonun tamamının sahipleneceği yeni ve sivil bir anayasa zamanının geldiğini” vurguladı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da "insan haklarına dayanan, hukukun üstünlüğünü temel alan, demokratik, özgürlükçü, çoğulcu ve kuşatıcı bir sivil anayasa yapmanın, en büyük öncelikleri olacağını” söyledi. Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca da “demokrasiyi ve hukuk devletini güçlendirecek, insan haklarını daha çok koruyacak yeni bir anayasa” arayışını desteklediklerini belirtti.
Daha İyi Yargı Derneği’ni kurduğum 2014’ten beri yargı bağımsızlığını güvenceye alan bir anayasa için çalışmalarda bulunuyoruz. Bu amaçla 2016 yılında, “Adalet Yüksek Kurumu” kurulmasını, 2017’de “Türkiye’nin Orta Demokrasi Sorunları ve Çözüm yolu” isimli eserimizde, sivil bir anayasa yapılabilmesi için metodoloji kanunu çıkarılmasını önerdik. 2021 yılında yayınladığımız “A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu“ kitabında, anayasanın yargı bölümü için detaylı taslak hükümler yayınladık. 2023 adli yılı başında da sivil anayasa konusunda çalışacağımızı duyurduk.
Ülkemizin kronik sorunları olan, yönetimde ve ekonomide istikrarsızlıktan, orta gelir ve orta demokrasi tuzaklarından kurtulmak için bağımsız yargı şarttır. Devleti yönetenlere özgürce hesap sorabilen yargı, ekonomide gerçeklere aykırı, rasyonel (akılcı) olmayan, hatalı ve keyfi kararlar alınmasını önleyerek, yönetimde ve ekonomide istikrarı sağlar. Yönetimin kalitesi, ekonominin başarı seviyesi, yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve hizmet kalitesi ve görevini yapabilmesi ile orantılıdır. Yargı bağımsızlığı ise yargının tarafsızlığının ve hizmetinin ilk ve en önemli şartıdır.
Dolayısıyla yargı bağımsızlığının sağlanması ve sürdürülmesi, yönetimde istikrarın, ekonomik başarının ve refah artışının en kritik ve stratejik şartıdır. Sürdürülebilir yargı bağımsızlığını güvenceye almak, temsilde adaleti, devlet güçleri arasında denge ve uyumu, yöneticilerin değil devlet yönetiminin istikrarını sağlayan iyi düşünülmüş, toplumun her kesimi tarafından yeterince tartışılmış, üzerinde uzlaşılmış sivil bir anayasa ile mümkündür.
Tüm toplum kesimlerinin adil olarak temsil edildiği, aklıselimin ve ortak aklın tecelli ettiği bir mecliste, adaletten ve yargı bağımsızlığından ödün veren kanun çıkarılamaz. Dolayısı ile halkın yasamada adil temsilini etkileyen siyasi partiler ve seçim yasaları ile seçim barajları kadar devlet güçleri arasında denge kurulup korunması da sürdürülebilir yargı bağımsızlığını yakından ilgilendirir.
Herkesin arzusu olan sivil anayasa konusunu iktidarın gündemine almış olması, çağrımızın hemen arkasından Erdoğan’ın “milletimizin her bir ferdini bu sürece katkı vermeye davet etmesi” cesaret vericidir. Ancak bunun bir temenniden öte geçmesi, gerçekten sivil bir anayasa yapılmak isteniyorsa öncelikle gerçekçi, sağlıklı ve sağlam bir metodoloji ile sekreteryaya sahip bir altyapı oluşturmak, toplumu uzlaştıracak tarafsız ve bilgili bir uzlaştırıcı belirlenmesi gerekir. Temel toplumsal konularda karşıt, muhalif, azınlık ve marjinal grupların kendilerini ifade etmesini, anlaşılmasını, karşılık bulmasını, halkın yeterince tartışmasını, endişelerin giderilmesini sağlayan bir sivil müzakere süreci izlenmelidir.
Sivil anayasa dayatılamaz, uzlaşma ile oluşturulur.