Hem ülkemizde, hem dünyamızda yaşanan olaylar, haberler, görüntüler anında odamıza, telefonumuza, bilgisunarımıza ışınlanıyor!
Sahi gelecekte insanların büyülü bir düğme aracılığıyla odalara, salonlara ışınlanmaları olanağı da bulunacak mı dersiniz? Olmaz olmaz demeyin, olur olur. İnsan beyninin nelere gebe olduğuna inanmamak mümkün değil!
Bu oluşumları düşünürken, benim de unutmadığım yıllar öncesindeki telefona, radyoya, gazeteye ulaşımda yaşanan güçlükleri, sıkıntıları, zorlukları anımsıyorum.
Gazete taşraya birkaç gün sonra gelirdi. Üzeri oya işlemeli örtüyle süslü, kocaman pilli radyolar kasabamızda ayrıcalıklı eğlence, iletişim aracıydı. Televizyon adı imgelem dünyamıza girmemişti. Bilgisayar, bilgisunar (internet) gibi sözcükler, kavramlar düşümüze de düşmemişti!
Nereden nereye geldik? Bu ne hız, bu ne koşturmaca, bu nasıl yarış? Bunca yoğun teknik, teknolojik, elektronik hıza yetişmenin olanağı yok!
Bilgisayar, bilgisunar olanakları bizi sosyal medya denen bir aileyle de buluşturdu.
Varsa yoksa sosyal medya artık! Telefonun, bilgisayarın, bilgisunarın çekim alanında sosyal medya varlığı, varsıllığı…
Sosyal, toplumsal sözcüğünü de karşılar. Medya, yığınlarla iletişimi sağlayan radyo, televizyon, gazete, dergiler gibi basın yayın organlarının tümünü kapsayan ortak ad…
Sosyal Medya paylaşımı, tüketilen bilginin insanlarla etkileşimini sağlayan “web tabanlı” iletişim araçları olduğunu çağrıştırır.
Sosyal medyayı kişilerin bilgisunar (internet) üzerinde birbirleriyle yaptığı karşılıklı konuşmaların, paylaşımların ortak adı olarak da algılıyoruz. Herkesin gözüne çarpan, toplumun büyük bir kesiminin kullanmakta olduğu Facebook, Twitter, YouTube, Instagram, Snapchat, bloglar aracılığıyla kitleleri nasıl da etkilediğinin ayrımındayız artık.
Kuşkusuz sosyal medya, toplumsal iletişim, sınırlama olmaksızın herkesin söz hakkının bulunduğu bir alan. Doğru kullanıldığında toplum üzerindeki gücünü, etkisini tartışmak olası değil.
Ülkemizde sosyal medya kullanım oranları her geçen gün yükselmesini sürdürüyor. Sayısal araştırma ve değerlendirmelerde Türkiye sosyal medya kullanım oranlarında Avrupa sıralamasında önemli yer alıyormuş. Şaşmıyorum. Yolda, kitle taşıma araçlarında, hemen her alanda özellikle gençlerin ellerindeki akıllı (!) telefonlarda, evimizdeki bilgisayarlarda, tabletlerde sosyal medyanın ne denli yaygın, etkin olduğunu her an görüyoruz, duyumsuyoruz, yaşıyoruz.
Sık sık duyurular, sunumlar, televizyon haberleriyle sosyal medyanın ne çok akıl almaz olayları, kadına şiddeti, kavgaları, cinayetleri, çılgınlıkları gündeme taşıdığını da anında öğreniyoruz, bilgileniyoruz.
Aslında en belirgin, en somut biçimde yakın zamanda yaşanan Gezi Parkı olaylarında yaşadığımız süreç, Türk halkına sosyal medyayla ilgili çok şey öğretti. Yasaklar, engellemeler birçok yöntemle kırıldı, sosyal medyanın engellenmesinin güç olduğu bir kez daha saptandı.
Sosyal medyayı sağlıklı biçimde, kırmadan, yalana dokunmadan, dolandırmadan, incitmeden, saptırmadan kullanmak önemli. Doğru yönlendirilir, doğru kullanılır, paylaşılırsa sosyal medyanın yararına, kazancına inanıyorum.
Sosyal medya, mektubu, zarfı, pulu, postacıyı da aradan çıkardı! İyi mi oldu, tartışılır. Heyecanın, beklemenin, özlemenin, merakın adını unutur olduk! Ne var ki buluşlara, gelişmelere karşı durmak olası değil. Uymak, kullanmak, paylaşmak zorunda duyumsuyoruz kendimizi.
Eleştirsek, kızsak, tepki göstersek de sosyal medya gücünü kabullenmek zorundayız.