“Sev Türkçeni, çocuğum, / Dilini sevenleri sev!”
Türkçe üzerine, dil üzerine yazmak, konuşmak gerektiğinde, Rıfat Ilgaz’ın bu güzel dizeleri gelir usuma. Devrimi, sevgiyi, erdemi, barışı, umudu, dayanışmayı, aydınlanmayı, özgürlüğü Türkçe seslendirmek, Türkçe yazmak, Türkçe düşünmek nasıl da gönendirir beni, anlatamam.
Bir özdeyiş gibi bellediğimiz, Dağlarca’nın dizelerini de yeri geldiğinde paylaşırım dostlarımla: “Bir çağ ki akar ötelere, / Bir ak.. ki yüce atalar, bir al.. ki ulu oğullar, /Türkçem, benim ses bayrağım...”
Cemal Süreya’nın Türk Şiirinin serüvenini duyumsattığı şu güzel dizeleri de dilimin üzerinde akar durur: “Yunus ki sütdişleriyle Türkçe’nin / ne güzel biçmişti gök ekinini”
Yüzyıllar öncesinden gelen arı-duru sestir Yunus Emre. Türkçenin gelişim sürecinde onun emeği, katkısı yadsınır mı? Dizeleri belleğimin penceresinden esenler beni.
Yine yüzyıllar öncesinden Türkçenin önünün açılmasına katkı sağlayan Karamanoğlu Mehmet Bey’in çağrısını yabana atabilir miyiz? Yinelense de o sesi, çağrıyı, buyruğu anmadan geçemem ki…
"Bugünden sonra hiç kimse divanda, dergâhta, özel alanlarda, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil konuşmaya…”
***
Şiiri, öyküyü, romanı, denemeyi, gazete yazılarını Türkçe kaleme almanın, Türkçeyle donatmanın bir kazanım olduğu kanısındayım.
Arapça, Farsça düşkünlerine, batılı öykünmeci ve özenticilere içerliyorum. Nedir bu tutuculuk, bağnazlık, yabanlık?
Aydınlanmacı anlayışın, çağdaşlığın, geleceğe umutla, güvenle yürümenin gereği, sorumluluğu değil mi dili sevmek, Türkçeye dayanmak? Yazan, üreten, öğreten, öğrenen herkesin görevi olmalı arı-duru Türkçeyi kullanmak, yazmak…
O yüzden gazete haberlerinde, kimi köşe yazılarında, demeç ve konuşmalarda, sanal ortamda, toplantılarda dilin yanlış kullanımına, söyleyişi bile zor olan yabancı sözcüklere sarılanları onaylamak olası mı?
Dil, insana kimlik kazandırır; onu anlamlı, erdemli kılar; donatır, seçkinleştirir, saygınlaştırır. Hiç kimse dilden ayrı olamaz. Türkçeyle yaşadığımıza göre, dilimizi korumak, Türkçe sözcüklerimizi özenle kullanmak bir sorumluluktur bana göre.
***
Bugün 26 Eylül; özel bir gün sevgili Türkçe dostları. Dil Bayramı, Türkçe şenliği…
“Dil Devrimi” 1 Kasım 1928 yılında gerçekleşti biliyorsunuz. 26 Eylül 1932 günü “Birinci Türk Dili Kurultayı” toplandı. Her 26 Eylül, Türkçenin, Dil Devrimi’nin anlamlı, onurlu günüdür.
Bugün Ankara’da Dil Derneği’nin Çankaya Belediyesi ile birlikte düzenlediği etkinlikler var. Adnan Binyazar, Yüksel Pazarkaya, Cengiz Bektaş, Feridun Andaç, Sevgi Özel’den oluşan seçici kurul, Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Ödülü’nü “Türkler Arası En Güzel Yolculuk” adlı deneme kitabıyla Neşe Aksakal’a verdi.
Ayrıca 86. Dil Bayramı Onur Ödülleri de İnci Aral, Prof. Dr. Semih Baskan, Prof. Dr. Ali Demir, Adnan Gerger, Mehmet Kurukahveci, Hüseyin Ersöz, Demet Kayıran, Yaşar Çatak ve Sinan Meydan’a sunulacak.
Gürsel Gezen, Abdullah Bolulu, Ferzan Sarpkaya, Süheyla Soyteki’den oluşan Dil Derneği İzmir Temsilciliği Türkçe Günleri kapsamında 26-28 Eylül tarihleri arasında Konak Türkân Saylan Kültür Merkezi’nde, Karşıyaka Çarşı Kültür Merkezi’nde, Karabağlar Belediyesi Kültür Merkezi’nde, Güzelbahçe Kültür Merkezi’nde de etkinlikler düzenliyor.
Türkçenin Çınarları başlığıyla sunulacak etkinliklerde Halikarnas Balıkçısı, Sabahattin Ali, Şükran Kurdakul, Necati Cumalı anılacak, anlatılacak.
Dil Bayramımız kutlu olsun.