"Hayat sadece bir yolculuktur! Bu yüzden bugünü yaşayın! Yarın hiçbir şey olmayabilir." Dünyayı güldüren adam Charlie Chaplin'in 88 yıllık yaşamını noktalarken bize verdiği öğütlerden biri de buydu. Doğru söze ne denilir ki?

Biliyorum, hepiniz aynı düşünüyorsunuz; amma ve de lakin bu yolculukta maalesef sosyal, ekonomik güçlükler dolayısı ile bugünü yaşayamıyor, yaşatamıyorsunuz! 
İki on yılda bizlere "mutluluk, maddi ve manevi zenginlikleri" vaat edenlerin hala üçüncü bir on yıl daha bizlere aynı bayat sözler söylemeleri pekte hoş olmasa gerek...
İşte siyasi arenada iktidar ve muhalefetin o yüce meclisimizde giriştikleri "Koltuk savaşlarını" seyrederken bugünkü yazıma böyle başlamak zorunda kaldım. 
Kin ve nefretle Kasım ayını uğurlama telaşında olanlar geleneksel yılbaşı kutlamaları için "Hoş geldin aralık ayı.  Sağlık, huzur, mutluluk getir bize." demeyi bile unuttular! 
İşte kasım ayı enflasyonu ortada. İşçi, memur, emeklilerin Çarşı-pazar dolaşıp söylediklerine bakıp nasıl 2025' yalancıktan "Hoş geldin" diyebiliriz ki!
İki on yıl geriye dönüp bu ay geldiğinde ne güzel bir karşılama törenleri düzenlerdik. İşte o günlerden kalan sözler şöyleydi değil miydi;
"Aralık ayı güzellikleri kucaklayıp gelsin. Bütün sıkıntılar geride kalsın. Mucizeler birer birer çalsın kapımızı. Sağlık, huzur bereket ayı  olsun inşallah."
İnsanlara layık oldukları kadarını verin, iyilik bile ; hazım ister!
Temcit pilavı gibi eğitim ve öğretim düzenimizin durumundan bahsediyoruz. Gerçeklerin neler olduğunu öğrenebiliyor muyuz?
Bakın, Albert Einstein bu konuda ne diyor: "Eğitim gerçeklerin öğretilmesi değildir. Düşünmek için aklın eğitilmesidir."
Ne kadar haklı değil mi?
Gelin görün ki "Arsız, güçlü olunca, Haklı suçlu olurmuş." 
Herkes kendine göre sözleri bulup ulu orta söylediğine göre, bana da iktidar kanadından "Az biraz daha sabredin beklediğiniz günler gelecek yakında!" ya karşı HZ. Ali'den şu sözü buraya almak kaldı: "Cömertliğin sonu saadet, yalancılığın sonu rezalet, doğruluğun sonu selamettir"

***

İşçi, emekli, çiftçi, eğitimci kısacası toplumda hak-hukuk, maddi olanaklar eşit mi? diye soranlar yollara düşüp yetkili makamları protesto ediyor. "Herkes "Hakkımı istiyorum" diyor.
Samir Amis' te "Eşitlik olmadan özgürlük vahşettir" diye söz etmiş.
Çevremiz tek kelime ile "Ateş çemberi" ... Kuzeyimizde Rusya, güneyimizde Suriye haritası iki günde bir değişiyor. Kısacası orada savaşan savaşana. Sınırımızda yeni bir göç dalgası hazırlığı var! Geriye dönenler ve de Suriye'den geri dönecek 96 bin kişinin olduğu söyleniyor. Esad, Hamas'ta saldırıya hazırlanıyor. İsrail, Şam havaalanını vurdu.  
Ortadoğu'da olup bitenleri yazılı, sözlü ve de görüntülü basından ibretle seyredip hükümetimizin nasıl bir tavır alacağını merak ediyoruz. 
Ve tabii ki, ABD ' de Trump, ocak ayında göreve başlayacak. 
Dünya yeniden mi şekillenecek? Piyasada dolaşan sahte Dolarlar, 
Endişeler o kadar çok ki!

***

Anlaşılan o ki Dünya da bunlar olurken bizde de İktidar-muhalefet arasında "Üç Maymun Siyaseti" hüküm sürüyor!
Üç maymun neyi ifade eder? Elleriyle gözlerini, kulaklarını ve ağzını kapatan üç maymun sembolü ülkemizde ''Üç maymunu oynamak'' diye bilinir. Gerçeklere gözünü kapatıp başını derde sokmamayı, doğruları dinlemeden ve söylemeden kurnazlıkla aradan sıyrılmayı temsil eder.
Türkçe’ de “üç maymunu oynamak” diye bir deyim var…TDK’ ya göre, “gördüğü ve duyduğu bir olay hakkında görmemiş, duymamış ve söylememiş olduğunu belirtmek “… Ama Aslı öyle değil… Bazılarına göre sırası ile Hindistan- Çin- Japonya’ya yayılmış… Budizm’e göre “Görmezsek, işitmezsek, konuşmazsak, şeytan da bize dokunmaz, işimize karışmaz” diyor. Japon kültürüne göre “Mizaru, kötü gözle bakmamayı, Kulaklarını kapatan Kikazaru' nun mesajı ise, kötüyü dinlememektir. Ağzını kapatan İwazaru, kötü söz söylememeyi öğütler” 
Üç maymunu oynamak yerine… Kötü gözle bakmamayı, kötü söze kulaklarımız tıkamayı, kötü söz söylememeyi düstur edinmeliyiz… Bu bizim kültürümüze, örf ve adetlerimize daha uygun

****