Her izlediğimde etkilendiğim o filmden söz etmeyeceğim. Adını, yaşadığımız şu günleri açıklayacak başka bir tanım bulamadığımdan kullanıyorum. Biliyorum, bu günlerden söz ederken “akıl” sözcüğünü kullanmak, her şeyden önce akla hakarettir. Uzatmayayım, adını herkes kendince koyabilir, ama ortada bir oyun var, işte bunu reddetmek olanaksızdır.
Oyun demişken, yedi yüz ellinci kez dikkat çekmemiz gereken bir saçmalık var. Olup bitenlere ısrarla “tiyatro” benzetmesi yakıştırılıyor. Sanattan habersiz, ömründe bir tiyatro izlemeyen yozu yobazı söylüyor da, dünya görüşünü anlatırken söze “kültür ve sanat” diye başlayanların da aynı teraneye katılmasına ne diyelim? Bu saçmalıkların tiyatroyla tek ilgisi vardır; tiyatroya malzeme olmak. Kızsanız da, saldırsanız da, yasaklasınız da, hepiniz ettikleriniz ve eylediklerinizle o sahnede işlenecek, teşhir edilecek, lime lime edileceksiniz. Tiyatro bunu, “Bir daha asla!” demek için yapacaktır, yapmaktadır. Uzatmayayım, yapmayın! Genelde sanatı, özelde tiyatroyu küçümseyenlerin, aşağılayanların, hayattan kovmaya çalışanların safına girmeyin. Onlar bu işi, yalnızca bir benzetme amacıyla değil, alt metnini özetlemeye çalıştığımız aptalca bir taktik gereği yapmaktadır.
Bizim bu kepazeliklerin altında bir “oyun” var dememizin amacı başkadır. Biz “oyun” derken, insafsızlığı, vicdansızlığı, ahlaksızlığı ve bunları besleyen zihniyetlerin katakullilerini anlatmaya çalışıyoruz. Çocuklarımızın güzelim oyunlarıyla karışmasın diye, belki de “oyun” yerine “düzenbazlık” demeliyiz.
Adına ne dersek diyelim, bu tezgâh son derece tehlikeli ve hastalıklı bir koalisyon tarafından dünyaya dayatılmaktadır. Farklı ülkelerden, inançlardan, ideolojik yapılardan oluşan bu koalisyonun üyeleri, su üstünde birbirlerine düşman görünürken, karanlıklarda bir yerlerde aynı amaç için ayarlanmış mükemmel bir görev dağılımı içinde davranmaktadır.
Ağızlarını açtıklarında ne kadar cahil cesaretine, incelik yoksunluğuna ve entelektüel fukaralığa sahip olduklarını kanıtlayan zavallılar, el birliğiyle dünyanın başına açtıkları belaların ceremesini, yine dünyaya ödetmek istemektedir. Emperyalizm ile para kasası kapitalizm ve yeryüzüne saçılmış işbirlikçileri, hep birlikte korkunç bir açmazın içine yuvarlanmış bulunmaktadır. Şimdi her zamanki gibi, yolsuzluklarının, hırsızlıklarının, rüşvetlerinin, ahlaksızlıklarının üstüne; din, milliyet, köken motifli kanlı bir şal örtmeye, dünyayı yeni bir paylaşım savaşına sürüklemeye çalışmaktadır. Hedef saptırmalardan, gündeme abanmaktan medet ummaktadır.
Katakulli gayet sarihtir, nettir. Bin bedel karşılığı sağlanmış konsensüsleri, anlaşmaları, istikrarı; tarihin bile anımsamak istemediği düşmanlıkları tetikleyerek bozacak, kuruyan yaraları yeniden kanatacak kadar pervasızlaşan bu koalisyona karşı, dünyanın tüm halkları çok dikkatli olmak zorundadır.
Dinleri, kökenleri, her biri paha biçilmez hazine olan aidiyetleri ve ulusların onurla yazdığı tarihleri bu koalisyonun elinden kurtarmak, insanlığın önündeki ve geleceğe karşı en acil görevdir. Kendilerince tezgâhlayıp, medyasından döneğine omurgasızların ve karaktersizlerin şakşakçılığıyla yürüttükleri düzenlerinin, vermesi gereken “gerçek” sorular vardır. Dünyanın coğrafyalarını nasıl soydukları, insanlığın birikimlerini nasıl sömürdükleri, kültürel ve düşünsel zenginlikleri nasıl mahvettikleri, çocukların düşlerini nasıl çaldıkları, halkları nasıl sersemleştirdikleri, bu soruların akla ilk gelenleridir.
Bu kirli, aşağılık, bir avuç düzenbazla yandaşlarına yarayan düzen, yine ve mutlaka “akıl” sayesinde yıkılacaktır. Yeryüzü bunun için yeterli deneyime, birikime ve derse sahiptir. Kalbimizin Ortadoğuları, Filistinleri, Vietnamları, Kübaları ve Anadoluları bu düzenbazlığa teslim edilmeyecektir. Biz bunu tarihten öğrendik. Cesaret!