Mütercim Asım, Ömer Asım Aksoy, Cahit Tanyol, Mithat Enç, Besim Üstünel, Onat Kutlar, Ülkü Tamer, Muhtar Körükçü, Seyfettin Başçıllar, Atılay Arsan, Fevzi Günenç… Şimdi aramızda olmayan ama yapıtlarıyla yaşayan ünlü Antepliler. Onlar da Alleben’in suyundan, doğasından, şiirinden, öyküsünden geçmişlerdir.

Lütfiye Aydın, Ahmet Ümit, Celal Soycan, Hasan Kaya Öztaş, Ali Çapan, Mehmet Kara, Hüseyin Köse, Ali Şentürk, Şahin Taş… Şiire, öyküye can veren Antepliler… Alleben’in sözünden, kültüründen beslenen yazın emekçileri…

Hep bu Şahin Taş’ın yüzünden…

Şahin Taş 1966 Gaziantep doğumlu. Şiirleri, şiir üzerine yazıları, günlükleri, küçürek öyküleri değişik yazın dergilerinde yayımlanıyor. Tuttu Alleben şiirlerini yazdı bir de. Konu Alleben olunca akan sular durdu bende. Ama Alleben’in suları azalsa, küçülse, biçimlere de girse akmayı sürdürüyor.

Taş’ın “Alleben Şiirleri” (*) Gerence’ye ulaşınca, benim de Antep’e, Oğuzeli’ne, Alleben’e, Sacur’a anılar yolculuğum başlayıverdi.

Bilen bilir de Alleben nedir, neresidir diye soranlar olmaz mı?

Yazınla ilgili olanlar, özellikle Ülkü Tamer okurları, onun Alleben Öyküleri (Adam Y. 1991), Alleben Anıları (Milliyet Y. 1997) kitaplarını anımsayacaklardır.

Anteplilerin bildiği gibi Alleben, Antep’in içinden geçen, kentin kültürünü biçimlendiren, Fırat Nehri’nin geçmişte “gürül gürül akan”, zayıflasa da Antepliler için önemini yitirmeyen kollarından biridir.

Kaynağında Pancarlı diye anılırken, Battalhöyük’e gelince Kavaklık Deresi, Maanoğlu Köprüsü’nden geçince Alleben adını alır. Oğuzeli’nin ortasından geçen söğüt ağaçlarıyla şenliklenen çocukluğumun çimilen, duru Sacur suyuyla buluşur, yoluna devam eder, Suriye’yi geçip Fırat’a karışır.

Alleben, geçmişte yaşanan anılarıyla bir söylenceye dönüşmüştür. Bir zamanlar kıyısında sahre yapılan bu dere şiirlerle, öykülerle, anılarla, yazılarla Gaziantep’in simge özelliğini kazanmıştır. Salah Birsel’in 1954’te İş Müfettişi olarak gelip bir süre kaldığı Antep ve Alleben, şiirinde de yer bulur kendine. “Yürüyün haydin delikanlılar / Yürüyün Alleben’e gidelim / Türkü çağıralım lorke oynayalım / Haydin Alleben’e gidelim”

“İnce Oda” kitabımda ” Alleben dediğin ne ki? / Süt pınarı…sahre şenliği…can suyu… / Alleben Antep yahu!” sözlerini de etmiştim.

Şahin Taş’ın Alleben Şiirleri’ne odaklandım geldiğinden beri. Yeniden çocuk oldum; Oğuzeli’nden burunlu otobüsle yola düştüm; Nafak’ı, Nurgana’yı geçtim, Sazgın’a sapmadan Şehreküstü’den Antep’e girdim.

Gaziantep, Oğuzeli, Ceyhan, Urfa, Ankara… İlk gençlik yıllarımın 31 yılı buralarda geçti; ama hep o çocuk Oğuz Antep’te, Oğuzeli’nde kaldı, oynadı, yıldızlar saydı, şarkılar söyledi, çimdi, dizlerine yara izleri ekledi. Kavaklık’ı, taş avlulu evleri, kumru seslerini, meyan şerbetini, kâhkeleri, Halkevi bahçesini, Alleben’i unutmadı.

Şahin Taş da “cıpır cıpır”, “çığlık çığlık” imgeleriyle, şiirin rüzgârıyla, Alleben anılarıyla bizi Antep’le buluşturd bir güzel. “sonbahar hışırdar kavaklık’ta / merhaba benzi sararmış yaprak/ çocukluğumu bilen alleben!”

HAZİRAN YİTİKLERİ

Romancılığımızın yüz akı Orhan Kemal’i ayrılışının 51. yılında, şiirimizin toplumsal gerçekçi damarı Ahmed Arif’i ölümünün 30.yılında saygıyla, sevgiyle anıyoruz bugün.

Nâzım Hikmet, Ahmet Haşim, Cahit Irgat, Halide Nusret, Cemil Meriç, Peyami Safa, Hasan İzzettin Dinamo, Ahmet Muhip Dıranas, Fuad Köprülü de Haziran ayı yitiklerimizden.

Farklı düşünceleri, dünyaya bakışları, toplumsal yapıları da olsa, onlar değerlerimiz.

Yıldızlar, ışıklar, aydınlıklar onların yanında…

(*) Alleben Şiirleri, Şahşin Taş, İzan Y., 2020, 122 sayfa