Gazeteciliğe bulaşmışsanız bir kez; mürekkep kokusunu, haber peşinde koşmayı, insan görüntülerinin, gürültülerinin, renklerinin tanığı olmuşsanız, gazeteciliği yaşamınıza katmışsanız, bu dertten (!) kurtulmanız olanaklı değildir.
Muhalifseniz, yaşamı eleştirel gözle de yorumluyorsanız; doğrudan, haklıdan, halktan yana kalem oynatıyorsanız; namuslu, dürüst habercilik yapıyorsanız; çağdaşlığı, aydınlanmayı, insanca yaşamı savunuyorsanız, siyasal erki eleştiriyorsanız, yandınız! Büyük gözaltındasınız o zaman; izlenirsiniz, dinlenirsiniz, iftiralara uğrarsınız, hapislerde yatarsınız, işkence görürsünüz!
Ne var ki içinize, iliklerinize değin işlemiş gazetecilikten de kendinizi kurtarmanız olası değildir! Sayıları azalanları alkışlayarak, gidenleri özleyerek... Gazeteciliği, yazarlığı, haberciliği, edebiyatçılığı 60 yıldır savaşımla sürdüren Attila Aşut da bunlardan biri. “Gazetecilik böyle bir şeydir işte! Virüs içinize girmişse, siz günün her saatinde gazetecisiniz! İsteseniz de dışında kalamazsınız bu döngünün” diye ünleyen…
Attila Aşut; evet 60 yıldır gazeteci. Üstelik edebiyatı, sanatı, şiiri de yaşamında biriktiren... Ayakta kaldığı sürece de gazeteci kalacak bir insan. Bunca yılın deneyimi, birikimiyle söylediklerine katılmamak olanaksız: “Gazetecilikte emeklilik yoktur! Ustamız Şinasi Nahit Berker’in ‘Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur’ özdeyişine şöyle bir ek yapmıştım bir yazımda: Gazeteci doğulur, gazeteci ölünür! İşte bu yüzden, kalemlerini de kırsanız, içeri de tıksanız, gerçek gazeteciler her koşulda görevlerini yapmaktan, ‘tarihin müsveddesi’ni yazmaktan vazgeçmezler!”
Yetmiş sekiz yaşındaki Attila Aşut, 1957 yılında Trabzon'da "Hâkimiyet" gazetesinde gazeteciliğe başlar. 1965-1969 yılları arasında, Trabzon'da kendi olanaklarıyla, "Sömürücülüğe Karşı SAVAŞ" adlı haftalık sosyalist gazeteyi çıkarır.
Aşut, Trabzon Devrim Ocağı'nın, Gazeteciler Sendikası'nın ve Türkiye İşçi Partisi'nin kurucuları arasında yer alır. TİP'te Genel Yönetim Kurulu ve Merkez Yürütme Kurulu Üyesi olarak çalışır. Basın ve yazın yaşamında gericilikle, aymazlıkla, yozlukla, çağdışılıkla, karanlıkla savaşım vardır. Ödünsüz bir devrim, sosyalizm savaşçısıdır.
Trabzon’da 50 yılı aşkın süredir yayımlanan KIYI Kültür-Sanat Dergisi'nin kuruluş çalışmalarına katılır. Dünya, Akşam, Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinin Trabzon muhabirliğini yapar. Beş yıldan beri de BirGün Gazetesi'nde köşe yazarı.
Geçtiğimiz pazar günü Attila Aşut’un basın ve yazın yaşamındaki 60. yılı kutlaması vardı Ankara’da. Çağdaş Gazeteciler Derneği, Dil Derneği, Kıyı Dergisi ve Çankaya Belediyesi işbirliği ile düzenlenen bu anlamlı kutlamaya katılamadım; ancak basından, sosyal medyadan izledim. Gönlümle, yüreğimle... O gün törende yaptığı, özetini benimle de paylaştığı teşekkür konuşmasındaki şu anlamlı sözleri sizlerle paylaşmadan geçemem: "Şiir benim ilk gözağrımdır. İşe şiirle başlamanın, şiir disiplininden geçmenin düzyazıma da olumlu etkileri olmuştur. Arı duru, yalın bir anlatımı seçtim. Türkçeyi başımın tacı yaptım. Çok acılar yaşadım ama acıyı bal eyledim, acılara yenilmedim. Yazıyı namusum bildim. Ne yaptımsa aşkla yaptım. Niteliği önemsedim. Yalapşap işlerden hazzetmedim, vasata yüz vermedim. Gündelik değer yargılarını değil tarihin yargısını yaşam ilkesi edindim. Pazara kadar değil mezara kadar devrimci olmayı seçtim."
Attila Aşut’tan dizelerle ona merhaba diyeyim, saygımı sunayım: “Büyür kutsal sabahlarda acılar büyür/ Büyümeyen maviliklere koşut/ Kanamış ak elleri uzamış sakalıyla/ Özgürlüğü çağıran bu zenci sensin Aşut,/ Yenilmiş çağlarında tutsak sokaklarının.”