İnsan doğanın bir parçasıdır, onun doğaya açtığı savaş kendine savaş açması demektir. -Rachel Carson

"Sığacık Kaleiçi’ndeki sahnedeyken, göz gözeydik oyun boyunca... 'Ormanlarınızı, su kaynaklarınızı yok ederseniz, bana benzeyeceksiniz' dedi... 'Doğa altından daha değerlidir.. Siz, dünyadakiler, tek zenginliğiniz hayattır.' Ay’a adım attık 50 yıl önce, ona biz gittik... Doğayı paragözlerin açgözlülüğüne teslim edersek, hayatın olmadığı Ay bize gelecek, çok değil, 50 yıl sonra!.." Sunay Akın dostum, Seferihisar'daki son gösterisinde sahnedeyken dolunayın ihtişamı karşısında Kaz Dağları'ndaki (İda) katliamı anımsıyor ve duygularını bu şekilde ifade ediyordu.

****

“Tam dünyanın merkezindeyiz işte... İda'nın zirvesi... Zeus'un evi” dedi Yorgan Dede. Ardından kelimeler aynı destansı anlatımla dudaklarından dökülmeye başladı: "İda... İki anlamı var. İlki; odun veya orman. İkincisi ise; fikir. Anadolu tanrıların yoludur. İda ise yaşadıkları yerdir. Eski çağlarda bu bölgeye 'Ideon' denirdi. Yani; 'Düşünce Ülkesi'. Buralar aklın ve mantığın doğduğu topraklardır..." Bir Kaz Ďağları romanı olan "Ideon-Tanrıların Yolu"nun tanıtımıdır bu satırlar. Yazarı Orhan Bahtiyar, "bin pınarlı" Kaz Dağları'ın sadece asıl hazinesinin toprak üstü değil altının da olduğu aktarıyor ve ekliyor: "Kaz Dağları'nın altı, dünyanın en büyük su sarnıçlarından. Bunun sebebi de Ural Dağları'ndan gelip Cebelitarık Boğazı'na kadar uzanan yeraltı su kanallarıdır. Kaz Dağları suyun mola yeridir. Bunu çok az kişi bilir. Orada Edremit Körfezi'nin tamamından fazla tatlı su var ve muhtemelen dünyada su savaşları başladığında ilk hedeflerden biri burası olacak. Belki de oldu da biz onları altın arıyor sanıyoruz."

Üzerinde önemle durulması gereken bir olasılık...

****

Dünya çapındaki değerimiz Fazıl Say da bölgeye gitti. "Vicdan ve Su Nöbeti"ne katıldı,

piyanosuyla bir çam ağacının altında bestelediğı marşı çaldı. Aydın sorumluluğuyla talancı zihniyete direnenlerle birlikte olduğunu gösterdi. TV'de "İzmir Marşı"yla bitirdiği mini konserin görüntülerini izleyince -o vicdansızlar için- Dostoyevski sözünü anımsamadan edemedim; "Böylesine güzel bir gökyüzünün altında, bu kadar kötü insan nasıl yaşayabiliyordu?"

****

Kanadalı şirketin CEO'su açıklamasında inciler saçıyor hâlâ; "Altı buçuk yıl sonra yeniden ağaçlandırmaya odaklanılacak. Bir 10 yıl ya da biraz daha uzun bir süre sonra da bölge yeniden orman gibi görünecek..”, “Siyanür sızıntısı imkânsız!”

Kaz Dağları ormanlarına biçtiği değer de 5 milyon dolar şirketin!

“Peşin ödedik hükümete, ağaç diksinler diye.. Bunu da takdir etmeniz gerekir” diyor Bay CEO.

Meslek Ustamız Orhan Bursalı da dayanamamış bu açıklamaya; "Bir yalancı, kışkırtıcı ve utanmaz CEO: McCluskey" başlıklı yazısıyla tepkisini koymuş.

Yüreğine sağlık Usta!

****

Birbirinden zengin efsaneler üretmiş Kaz Dağları-İda. Şimdi burada 20 bin ton siyanür kullanılacak, altı yıllık süreçte 514 bin ons altın çıkarıp piyasaya sürecek çokuluslu şirketler. Neticede kesilen yaklaşık 195 bin ağaç, açılan ehennem çukurları. Gözden çıkartılan yeryüzü güzelliği! Ülkemizin toprakları, ormanlarımız zenginliğimizi hoyratça yitiriyoruz. Oysa Atatürk Orman Çiftliği, Artvin Cerattepe, Kaz Dağları, Salda, Murat Dağı, Fatsa, Munzur, Kuzey Ormanları, Hasankeyf, Foça-Ilıpınar olmak üzere Türkiye'nin dört bir yanındaki doğa talanına, katliamlara tepki vermemiz gerekiyor. Yoksa geride ot bile bitmeyeyecek ölü topraklar, çıplak dağlar kalacak. Sularımız kirlenmeye devam edecek.

Sunay Akın'ın anlattığı gibi... Bu gidişle Ay'a benzeyeceğiz Ay'a!..