Kıramayacağı dostları araya girdi. Mutlaka Başkan olmasını istiyorlardı. Oysa o mesleğinden, durumundan fazlasıyla hoşnuttu. Netice itibarıyla ikna ettiler. O da artık Belediye Başkan adayıydı.

***

Kampanya yürütmesi gerekiyordu. Seçim bürosu tutacak durumda değildi. Oysa güçlü rakipleri plazalardaydı. Büyük bütçelerle propaganda yapıyorlardı. O; kentin sokaklarında caddelerindeydi.

Tek başına broşürlerini dağıtırken fotoğrafları çıkmıştı.

***

Seçim geldi çattı. Kazanmıştı, artık Belediye Başkanı’ydı… İlk işi; en sevdiği özlü sözlerden birinin

yazılı olduğu fotoğrafı odasına asmaktı. Yanına giren herkes onu okumadan edemiyordu. Benjamin Franklin meseliydi; “Hayatı seviyor musunuz? Öyleyse zamanı israf etmeyiniz. Çünkü hayat ondan yapılmıştır!”

***

Mali disiplin, bütçe çok önemliydi. Bütün belediyeler gibi onunki de sıkıntılıydı. Büyük borçlar söz konusuydu. Yılacak yapıya sahip değildi. W.Shakespeare’in ünlü sözünü aklından hiç çıkmazdı;

“Korkaklar binlerce kez ölür. Cesurlar bir kez ölür!..’’

***

İlk işi mali durumu düzeltmekti, düzeltti de. Kendinden önce ki dönemlerde bazı yöneticilerin şirketlerden elde ettiği haksız kazançları tahsil ettiği köşe yazarlarına konuydu. Şişkin kadroları da asgariye indirdi. “Bankamatikçi temizliği’’ diye manşetler atıldı yerel gazetelerde. Görevi süresinde meclis üyeleri de -komisyon toplantıları dışında- belediye gelemezlerdi. Öyle iş takibi vs. asla yapılmazdı. Kimsenin bir yakınını aracı yapmasına gerek duymadığı hizmet anlayışı vardı.

***

En sevdiğiydi sorumluluk bölgesinde tek başına korumasız, şoförsüz dolaşmak! Bir gece çöp kamyonunu çalışır, farları yanık vaziyette park halinde gördü. Üç personel karşı lokantada yemekteydi. Duruma tahammül edemedi. Zaten aracın anahtarı da üzerindeydi. Geçti direksiyona aracı garaja götürdü. Personel aracı bulamayınca çalındı diye ortalığı ayağa kaldırdı. Biraz sonra amirleri aradı; “Gelin kamyon garajda, Başkan getirdi!’’

***

Bir sabah makamına geldi... Kendisine aktarılan şikayeti inceleyecekti. İlgili birime bizzat kendi gitti. Ne memurlar, ne şef, ne de müdür daha gelmemişti. Oysa mesai çoktan başlamıştı. Kilit üzerindeki anahtarı aldı. “Müdür geldiğinde yanıma gelsin, anahtarı benden istesin’’ dedi. Efsane gibi anlatılır hala bu hadise.

***

Rüşvete karşı amansızdı. Hassasiyetle üzerine gidilmesinden yanaydı. Sekiz rüşvet ve zimmete geçirme operasyonunu bizzat gerçekleştirdi. Bunların aralarında öğrencilerin burs paralarını iç edenler, zabıtalar vardı. Hiçbir personelin gözünün yaşına bakmadı. Adı “Dedektif Başkan’’a çıktı. Yine bir gün bir kafe sahibi ruhsata aykırı batar kat çıktı. Şikayete eden apartman sakinlerine de “Ben başkanı 5-6 milyara hallederim’’ dedi. Bunu duyduğunda kafeye gitti. İşyeri sahibi yoktu. Bekledi gelsin diye saatlerce, gelemedi patron bir türlü. Ertesi gün de apar topar kafe taşınmıştı!..

***

Kitap okumayı çok severdi. Okumaları konusunda personelini, dostlarını, çevresini teşvik etmek özel uğraşıydı. Ona göre kitap; eline aldığın vakit yeni bir şehri keşfe çıkan seyyah yapardı insanı.

Aydınlığa götürürdü o kitabın yaprakları okuyanı! Dolayısıyla döneminde kültürel, sanatsal etkinlikler sıkçaydı.

***

Sevimli bir anekdot daha ekleyelim. Yıllarca belediyenin kentin yokuş mahallelerinin çöplerini küfeleriyle toplayan “kadrolu eşekleri” vardı. Bir “Hayvan Dostu” olarak bu ilkel duruma kesin çözüm getirdi. Tören düzenledi, üç balya saman karşılığı eşekleri emekli etti. Onları Manisa Spil Dağı zirvesinde yaşayan yılkı atlarının yanına gönderdi!

***

Belediyeler ahaliye, halka en yakın yönetim birimidir. 31 Mart’ta da seçimler var. Belediyelere;

içten, mantıklı düşünme yetisi gelişmiş, hizmet ettiği insanlarla temas halinde. Onlardan kopuk olmayan, değerleriyle barışık, bunu da içtenlikle yapan, rantla ismi anılmayan, yaşama dair ne varsa belediyesinde karşılığı olan, herkese dokunan projeleri (özellikle kadın gençler ve çocuklarla ilgili olanları)yaşama geçirecek; yukarıda anektodlarıyla özelliklerini anlattığımız “Başkan” Erdal İzgi gibi Başkan-lar’a ihtiyaç var.

***

Edip Cansever der ya; “Gülmek, bir halk gülüyorsa gülmektir.” Halkıyla gülen, halkıyla üzülen başkanlara ihtiyacımız var. Çok mu şey istiyoruz seçerken!..