Öyle ya da böyle otuz yılı aşkın süredir daha maaşımı elime almadan devlet kendisinin olan kısmını peşin peşin aldı.
Yetmedi...
Elin oğlu paravan şirket kurup, memlekette kazandıklarını bir yolunu bulup dışarıya aktardı.
Toplasanız benim kadar, sizin kadar vergi ödemedi.
Her türlü teşviki aldı.
Güneydoğu'ya yatırım yapmak için aldığı teşviklerle Antalya'da lüks otel yaptı.
Kapısından içeri giremediğimiz o otellerde dillere destan sünnet şölenleri, düğünler yaptı.
Sadece magazin sayfalarından izlediğimiz o şatafatlı günlerin masraflarını vergiden düştü.
Hep birlikte izledik...

***

Daha otuzlu yaşlarda adamın birinin İran'ın ekonomisini düzeltmesi için Türkiye'de yaptığı her türlü ayak oyununa sessiz kaldık.
Yetmedi, bürokrasiyi emrine verdik.
Yetmedi, vatandaşlık verdik.
Yetmedi, televizyon karşısına geçirip, arkasında şanlı Türk bayrağı ile röportaj yapıp atladık.
Yetmedi, “ne kadar büyük bir insan, cari açığın yüzde on beşini kapatan temiz vatandaş” dedik.
Yetmedi, doğru yoldan edinmediği kazancını Türkiye'nin dışına çıkarmasına göz yumduk.
Sonra yakalandık...

***

Şimdi diyorlar ki, “Bu Türkiye'ye karşı düzenlenmiş bir oyundur...”
İyi de bizim kahraman ilan ettiğimiz adamı derdest edenler bunu bilmiyor muydu?
Şimdi mahkeme salonunda bülbül gibi şakıyan adam, bizim mahkemelerimize, savcılarımıza, polisimize tepeden bakıp küçümserken neredeydiniz?
Şimdi vatan haini, ajan, üç kağıtçı dediğiniz adam, bir zamanlar pek muteberdi...
Bu ülkenin, emeğini, zamanını, gelirini tak-şak diye ödeyen vatandaşları, şimdi Amerika'da bülbül gibi şakıyan adam için neden utansın?
Devleti ayaklarının altına seren, bu ülkenin vergileriyle makam sahibi, iş, güç sahibi olan eski bakanları, ellerini kollarını sallayarak, üstelik de hiç bir utanma belirtisi göstermeden ortada dolanıyorsa, vatandaş ne yapsın?

***

Hırsız hırsızdır.
Dolandırıcı, dolandırıcıdır.
Hırsızın, dolandırıcının sağcısı, solcusu, dincisi olmaz.
Hırsızın erkeği kadını, Müslümanı, Hrıstiyanı, Musevisi olmaz.
Hırsızın siyahı, beyazı, Türkü Kürdü, Çerkezi Gürcüsü olmaz.

***

Hal böyle olunca, kazandığını, hatta kazandığından daha fazlasını ülkesine vergi olarak ödeyen ben ve benim gibi milyonlarca insan neden utanacak?
Yok kardeşim öyle yağma.
Amerika'daki dava ne benim, ne de Türkiye'nin davasıdır.
O dava için ne ben, ne de milyonlarca emekçi utanacak değildir.
İktidarın, onbeş yıldır tarumar ettiği ekonominin geldiği noktadır bu dava.
Yandaşlara peşkeş çekilen memleketin malıdır, mülküdür.
İktidarın sorumluluğu kendinden başka herkese yüklemeye çalışması da kandırmacadır.

***

Utanacak hiçbir şeyimiz yoktur.
Utanması gereken varsa, o da yıllardır ranta kaynak aktarırken yasa masa dinlemeyip, bütün yükü emekçilerin sırtına yıkanlardır.
Tek bir doğru sözleri vardır.
O da hakikaten “manda derisi gibi yüzleri varmış” tümcesidir.
Utansalar bile fark edilmez...