Önce bir açıklama ile başlayayım.

Aliağa Belediyesi'nin meclisten 180 milyon lira borçlanma yetkisini istediği toplantısından sonra, AKP içinde tartışma yaşandığını ve bu tartışmanın sonunda Aliağa ilçe yönetiminin istifa ettiğini yazmış; bu konuda AKP İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli ile Aliağa İlçe Başkanı Kazım Sayın'ın telefonda tartıştığını yazmıştım.

İstifa eden ilçe başkanı Kazım Sayın aradı.

“Kerem Ali Bey ile tartışmadık. Yönetimdeki 6 arkadaşımız görevlerini yerine getirememelerinin sonucu istifa ettiler. Doğal olarak ben de konuyu üstüm olan il yönetimine ilettim. Yönetim kendiliğinden düşüyordu. Biz de konuşarak, anlaşarak görevimizden ayrıldık. AKP'ye yeni girmiş biri değilim. Öğretmen kökenli olmam nedeniyle de uzlaşmayı, eğitmeyi bilirim” dedi.

Söylediklerini tarihe not olarak geçmesi bakımından buraya aldım.

“Sabah ola hayrola” derler. Bekleyip görelim...

***

Yine geçen yazımda telefonla ya da başka yollarla ulaşanların, belediye şirketlerinde gazetecilerin yönetici olarak çalışmaları konusundaki görüşlerimi sorduklarını belirtmiş; “Kişisel görüşüm, hiçbir gazetecinin belediye, ya da iktidarın sağladığı koltuklara sarılmaması gerekir” diyerek özellikle İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin İZDENİZ şirketinin yönetiminde kendini gazeteci olarak tanımlayan kimsenin olup olmadığını sormuştum.

Meraklısı çokmuş.

İsim vermememe kızanlar da oldu.

***

İsim vermemenin nedeninin, bu işi kişiselleştirmemek olduğunu özellikle belirteyim.

İsmi Ahmet olur, Mehmet, Serdar, Hasan, Muzaffer olur hiç önemli değil.

Önemli olan düşünce...

Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi gazeteciliği şöyle tanımlar:

“Günlük yahut süreli, yazılı, görüntülü, sesli elektronik veya dijital basın ve yayın organında, kadrolu, sözleşmeli ya da telif karşılığı, haber alma, işleme, iletme veya görüş, fikir belirtme görevi üstlenen ve asıl işi ile başlıca geçim kaynağı bu olup, çalıştığı işletme ile ilgili yasalar karşısındaki konumu bu tanıma uygun olanlar gazetecidir.”

Aynı bildirge gazeteciliğin temel görevlerini sıralarken şu vurguyu yapar:

“Gazeteci, bir bilginin, haberin yayını ya da yayınlanmaması karşılığı hiçbir maddi veya manevi menfaat sağlayamaz; çıkar çatışması yaratmaktan kaçınır. Gazeteci, konumu ne olursa olsun haber kaynağı olarak kişi ve kurumlarla iletişimini ve ilişkisini meslek ilkelerini gözeterek yürütür.”

***

Bu bilgiler ışığında kendisini “gazeteci” diye tanımlayan birinin, üstelik de sık sık eleştiri oklarının çevrildiği belediyelerin şirketlerinde yönetim kurulu üyesi olması ne kadar doğrudur.

Para aldığı veya onun bağlı olduğu belediye hakkında ne kadar objektif olabilir?

Kendisine iletilen bilgileri “haber” amaçlı ne biçimde kullanır.

Kısacası gazeteci kimliği, üstlendiği görev itibari ile halkla ilişkiler faaliyetlerinden ne kadar ayrılabilir?

***

Kimse ekonomik sıkıntıların, politik atraksiyonların falan arkasına sığınmasın.

Kimse kişisel çıkarlarını mesleğinin önüne çıkarmasın.

Ya da böyle bir niyeti/amacı var ise bunu saklamasın.

Çıkıp açık açık, göğsünü gere açıklasın.

Çalışmak, para kazanmak suç değil, ayıp değil.

Ama gazeteci postuna bürünüp tüccarlık yapmasın.

Adı hiç önemli değil.

İster Ahmet olur.

İster Mehmet, Serdar, Hasan, Muzaffer olur.