Bizim evin balkon penceresine tünemesinin ardından beş altı yıl geçti. Öyle güzel, öyle zarif, öyle masum... Sokak kedilerinin en güzeli...Etrafımızda dolaşıyor ama sevdirmiyor. Hatta saldırıyor. Epey pati yemişliğimiz var. Görüntü masum, kendisi tam bir vahşi...Buna rağmen her miyavlamasının ardından “acaba ne istiyor” diyen karım hiç aç bırakmadı kendisini... Giderek işi ilerletip evin içinde dolaşmaya başladı. Karnı açsa kurtuluş yoktu. Allem eder kallem eder bir şeyler mutlaka kapardı. Sonra hamile olduğunu öğrendik. Geldi balkona kuruldu. Eh artık yapacak bir şey yoktu. Kartondan kulübe yaptık. Bizim balkon oldu doğumevi...Üç minik kedimiz daha olmuştu. Ve bir gün baktık ki kediler yok. Anne umursamaz şekilde yatıyor, yavrular yok... Sonunda elbise dolabının içinde bulduk yavruları... Güvenli diye oraya taşımış bizimki...

Zaman geçti yavrularını alıp evden kaçtı... Yavrularını sokağa hazırlamasının ardından yine balkonumuzu mekan seçti.

Karnı acıkınca geliyor, sırnaşıyor, tok olunca selam vermiyor...

Aaaa baktık yine hamile... Aslında erkek kedilerin savaşından anlamalıydık. Neyse o güne kadar adı "Bizim kedi" idi... Ben evdeki muhalefete rağmen "şırfıntı" olarak değiştirdim. Bu kez dört yavru... Anneliği de mükemmel. Bir gün camdan bakıyorum. Seyyar balıkçının yanına gidip acındırdı kendini. Her miyavda bir hamsi kapmaya başladı. Aldıklarını da yavrularına götürüyor. Balıkçı en sonunda sinirlenip bağırınca kaçtı...

Bizdeki hikaye ise aynen seyretti... Yavrular palazlanana kadar bizim ev otel... Yavruların ikisini sahiplenen çıktı, diğerleri de sokak çetesinde yerini aldı...

Sonunda bir hayvan sever bizim şırfıntıyı kısırlaştırdı...Ama o bizi lokanta olarak gördüğü için her beğendiği yemekten mutlaka payını aldı. Canı istediğinde evin içinde dolaştı. Balkon sandalyelerinin minderlerini kıl içinde bıraktı. Sıkılınca da saldırmayı, pati atmayı ihmal etmedi...

Kısa bir tatilin ardından döndüğümüzde hiç uğramadı. Bir tuhaflık olduğunu anladık. Sorduk soruşturduk gören olmamış... Sokak sokak aradık nafile... O gün bugün yok.

Aradan bir ay geçti, hala bakınıyoruz, belki denk geliriz diye...

Nankör kediyi de bu kadar özleyeceğim ha...

Hayret