“...Uyanıp kaçamadılar
Kuş olup uçamadılar.
Açıldı kuyular kimse inemez,
Erzincan beygiri rahvandır amma,
Ölüler ata binemez.
Yan yana sırt üstü yatan ölüler!”
 

***

Büyük usta Nazım Hikmet'in 1939'da meydana gelen Erzincan deprem felaketi sonrası cezaevinde yazdığı 'Kara Haber' adlı şiirinin son dizeleri bunlar... 7.9 şiddetindeki deprem sonrası 33 bin can kaybı, enkaza dönen 126 bin bina... Peki ya o dönemin koşulları; İkinci Dünya Savaşı yeni başlamış. Yokluk, yoksulluk yılları... Cumhuriyetin kazanımları tam olarak doğuya ulaşmamış. Karayolları yetersiz, iletişim çok zor koşullar altında sağlanıyor. Kış şartları korkunç. Erzincan 'da gece ısı eksi 35'e kadar düşüyor. Yurdun birçok yöresinde sel felaketleri yaşanıyor. İşte bu koşullarda hükümetin bakanları 24 saat sonra trenle felaket bölgesindeler. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü yine trenle gittiği Erzincan'da incelemelerde bulunuyor, gerekli talimatları veriyor. Felaketten bir yıl sonra yıkılan konutların bir bölümü yeni yerleşim bölgelerinde yapılarak, kentten ayrılan vatandaşların geri dönüşü sağlanıyor.

***
Aradan 84 yıl geçiyor. Deprem bu kez Kahramanmaraş merkezli 11 ili vuruyor. Bilanço çok acı: Tam tamına 65 saniye... Resmi kayıtlara göre 54 bin 537 can kaybı. Kaybolan, cesedine ulaşılamayan binlerce insan. Ve arama-kurtarma rezaleti. Neredeyse ilk üç gün ortalıkta kimse görülmüyor. Vatandaş kendi olanaklarıyla depremzedelere ulaşmaya çalışıyor. AFAD ilk günlerde ortada yok. Kızılay çadır ticaretiyle meşgul. 'Asrın Felaketi' diyorlar. Peki 11 kentin yüzde 60'ı kaçak yapı. Projeyi yapanlar, denetleyenler, oturma izni verenler ne olacak? İktidar yanlısı müteahhitler ortada cirit atıyor. 'Asrın felaketi' mi yoksa 'rantın felaketi' mi?
'Yıkılır' raporu verilen hastaneler hastalara mezar olmuş, ağır hasarlı yüzlerce bina bir yıldır yıkılmamış. Bir yılda 145 bin konut yapılacağı vaad edilmiş, 45 bini bile teslim edilememiş. Depremzede bir yıldır çadırda soğukta, suların içinde yaşıyor. Deprem sonrası yapılan seçimlerde 11 kentin dokuzunda iktidar partisi ittifak oylarının yüzde 71'ini almış. 'Asrın Felaketi' mi yoksa 'Aklın Felaketi' mi?
 

***

Hepimizin yüreği yanıyor. Ama ateş en fazla düştüğü yeri yakıyor. Depremde kızını kaybeden ünlü tiyatro oyuncusu Orhan Aydın, Birgün gazetesinin internet sitesinde 6 Şubat felaketini şu cümlelerle anlatmış: “Ağaçlarda kuşların ,sokaklarda canların ağlaştığı, çiçek kokulu dağların karanlığa gömüldüğü, insan olanın iniltilerle boğulduğu, siren seslerinin gökyüzünde kara bulut olup üstümüze taştığı , kan içinde yardım bekleyen milyonlarca çaresiz yüreğin yalnızlaştığı , yaşama umudunun betonlar altına gömüldüğü ,kahreden acının gözyaşı olup taştığı , vicdanların çürüdüğü günün adı; 6 Şubat.”
Bu felakette yaşamlarını yitiren tüm vatadaşlamıza Allah'tan rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağolsun...