Sorular… Sorular… Sorular…
Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi; yeni yılın ilk ışıkları ile birlikte iktidar kanadının faaliyetlerini dinlerken “Dakika bir, gol bir” diyerek karikatüristlere taş çıkartacak gollerini sıralamıştım. Sonra “dakika iki gol iki… dakika üç, gol üç, dakika dört, gol dört”e kadar geçmiştim…
Dikkatli bir okurum dün bana attığı notta “Üstat, yediğimiz goller kaçta kaldı” diye sormuş…
Bugün, yeni yılın 13. günü… İnanın seri bozulmuşa benziyor!
Yani dış ticaretteki “ihracat ve ithalat” rakamlarındaki gibi açık var!
Evet, dakika 13… Ama, yediğimiz goller çok!
Hani bir “yalan makinesine” bakabilseydim milletçe yediğimiz gollerin(!) hangisi geçerli, hangisi geçersiz diyerek size maçın sonucundan ziyade şu dakikadaki skorunu verebilirdim…
Kısacası, 2023’ün siyaset sahnesinde başta seçim öncesi olmak üzere ortaya konulan ve konulacak senaryolar için geceli-gündüzlü daha tam 352 günü var…
Yeni yılın ilk 13 gününde tek adam rejiminin mimarı, AKP Genel Başkanı sayın Erdoğan, Anayasa’da bir gedik açıp, kendisine bir 5 yıl daha iktidar şansını ararken 6’lı Masa’daki Millet İttifakı’nın 6 değerli Başkanı da Anayasa’yı deldirtmemeye çalışıyor…
Kumaş o kadar yıpranmış olmalı ki, yama falan tutacağı yok! Dolayısı ile cepler de delik!
Vatandaştan gelen sorular o kadar çok ki, İşte bunun için yazıma “Sorular… Sorular…” diye başladım…
* * *
Siyaseten kötü bir dönem ve de ekonomideki “kara delikler” sebebiyle 2022’yi ite-kaka 2023’e içimiz sızlayarak devretmedik mi? Nitekim o son gece hırsızı, vurguncuyu, fırsatçıyı millet düşmanlarını yakalamak, son vurgunu önlemek için meydanlarda toplandık. İşte 2023’e uyanık girmemizin nedeni de buydu…
Peki, yeni yıla “sıfır pislik, sıfır korku” ile girebildik mi?
Maalesef süzgeç küçük, kaçak çoktu!
* * *
Sevgili okurlarım, geçen hafta üstüne basa basa belirttiğim gibi, “Huylu huyundan geçer mi?”
Bana bunun nedenini soruyorsunuz!
Herkesin bildiği, yazılı ve görüntülü basında da sendikacılar ve ekonomistlerin yüksek sesle dediği gibi bunun sebebi; ıstırap, endişe… Korkularımız ve de mutsuzluğumuzun kaynağı ise iktidarın “erken seçim” , yani “baskın seçim” bilmecesi(!) ile çok eskilerden günümüze kadar uzanan “Cambaza bak” taktiği olabilir mi?
Soruyorsunuz, ne zamana kadar sürer bu korku senaryoları?
Bu demode taktiğe göre, siyaset oltaya takılmadı mı? Sanırım, sandığa kadar “Cambaza baktırılarak” uyutulabiliriz!
“Aman dikkat!” diye vatandaşları uyaran 6’lı Masa’nın şifalı reçetesi de şu imiş; “Dönüşüm”… Yani “Tek Adam” yerine “Parlamenter sistem”…
Altılı Masa’nın, mağdur vatandaşlardan istediği de var: Bu güç etrafında toplanıp, birleşip sandığa gidelim…
* * *
Sorular o kadar çok ki!
-Altı kaptan gemiyi batırır mı?
Muhalefetten el cevap: Tek kaptanın 20 yılda gemiyi ne hale getirdiği ortada!
-EYT’de müjde var mı?
Müjde var, yasa yok!
Emekli ve memurlar da maaşlarına yapılacak zammı az bulup, sokağa çıkmaya karar verdi.
Ve iktidara sordular:
-Ayşe’nin suçu ne?
Yetkili makam ne dese beğenirsiniz?
Ayşe’nin parası Fatma’da!
Eh! Ayşeler artık Fatmaların kapısını çalarsa hiç şaşmayın!
İşte “Cambaza bak!” politikası bu!
Haydi hayırlı seyirler!