Geçtiğimiz günlerde İzmir’de hoş bir etkinliğe katılma fırsatı buldum. Kentimizde yaşayan yabancılarla İzmirlileri bir araya getiren etkinlik farklı kültürleri buluşturması açısından özeldi.
Tabii ki benim olduğum bir yerde konunun er geç hayvanlara gelmemesi pek mümkün değil. Uzun uzun sohbet etme şansını bulduğum yabancılardan biri Çin’de çok uzun yıllar yaşadıktan sonra İzmir’e gelmişti. Hayvan hakları ile ilgili yazılar yazdığımı söylediğimde Asya ve Çin’deki durumu konuştuk.
*
Bana anlattıklarını ‘kendi ağzından’ özet halinde size de aktarmak istiyorum.
-Türkiye’de durum Çin ile kıyaslandığında harika.
-Çin’de yapılan ve köpeklerin canlı canlı kesildiği kanlı Yulin Festivali, fotoğraflarda gördüğünüzden çok daha korkunç. Türkiye’de böyle bir şey yapmaya kalksalar yer yerinden oynardı.
-Türkiye’de insanların çoğu hayvanları seviyor ve sokak hayvanlarını çok önemsiyor.
-Dünyanın birçok ülkesinde sokak hayvanlarının böyle çok sevildiği az ülke vardır.
*
Ben de ona, ülkemizdeki asıl sorunun kötü koşullardaki barınaklar, etkisiz yasalar, bilinçsiz hayvan sahiplenme ve terkler ile yetersiz kısırlaştırma olduğunu aktardım.
Bunun üzerine bana söylediği bir şey oldukça hoşuma gitti. Dedi ki; “Sizde bu hayvan sevgisi varken bence gelecekte çok daha iyi bir sistem kuracaksınız. Eminim bu sorunlar da bir gün geride kalacak.”
*
Bazen dışardan bir bakış açısı sizin de perspektifinizi genişletebiliyor.
Gerçekten de bizim aslında çok değerli bir gücümüz var; hayvan sevgisi.
Belki toplumumuzun yüzde 90’ları değil ama hatırı sayılır bir kısmı vicdan sahibi olan, hayvanlara değer veren insanlardan oluşuyor.
Yani sokak hayvanlarını sevenler olarak sevmeyenlerden fazlayız. Bu geçerli oldukça, ağır adımlarla da olsa hayvanların daha iyi şartlarda yaşadığı, haklarının ihlal edilmediği bir Türkiye’ye elbette ulaşabiliriz.
Tabii bu hayalin gerçekleşmesinde hayvan seven vatandaşlara ve STK’lara ne kadar iş düşüyorsa, bir fazlası siyasetçilere, kanun yapıcılara ve uygulayıcılara, denetim mekanizmasının başındakilere düşüyor. Onların da hayvan sevgisi ile hareket etmesiyle Türkiye, sokak hayvanı haklarında örnek bir ülke haline gelebilir.
Kimi Takip Etsek?
Ünlü şarkıcı Haluk Levent’in kurduğu AHBAP derneğinin çevre ile ilgili çalışmalarını Instagram üzerinden ahbap_cevre adıyla açılan hesaptan takip edebilirsiniz. Platform bu hesap üzerinden doğa ve hayvanlarla ilgili hem projeleri hem de bilgi içeren postlar paylaşıyor.
Şempanzeler 400 kelime biliyor olabilir mi?
Yabani şempanzelerin gerçek bir dili andıran yüzlerce benzersiz dizilim kullandığı keşfedildi. Popular Science Türkiye’de yer alan habere göre, Almanya’daki Max Planck Enstitüsü Evrimsel İnsanbilim Bölümünde doktora öğrencisi olan Tatiana Bortolato, 2019’dan 2020’ye kadar Fildişi Sahili’nde yer alan Taï Milli Parkı’ndaki 46 yetişkin şempanzeyi gün boyu takip edip kayıt altına aldı. Primatların sesini 900 saat kaydettikten sonra, diğer meslektaşlarıyla bu çağrıların yapısını incelediler. Şempanzelerin harflere benzeyen bir grup farklı ses kullanarak çağrı oluşturduğu önceden beri biliniyordu ama bu kez araştırmacılar, primatların bu nefesli çağrılarda ifadeleri kasıtlı şekilde dizip dizmediklerini öğrenmek istedi. Bilim insanları, şempanzelerin özellikle birkaç dizilimi tercih ettiğini ortaya çıkardı. Şempanzeler bazen iki ayrı “birimi” birleştirip çok daha uzun cümleler oluşturdu. Primatların üçte ikisinin ise beş bölümden oluşan naralar attığı duyuldu. Bu sesleri birleştiren araştırmacılar, şempanzelerin kelime dağarcıklarında 400 kadar çağrı bulunduğunu keşfetti.
Barınaktan TATLI bir maceraya
Amerika’nın Colorado kentinde Rifle Barınağı’nda yaşayan sarman kedinin kaderi, bir çiftin onu sahiplenmesiyle değişti.
Arkadaşının gönderdiği sarman kedinin fotoğrafını görür görmez aşık olan Erin Geldermans, erkek arkadaşı Dan Schrek ile birlikte soluğu barınakta aldı. Kedi ile arasında hemen bir bağ kurulduğunu hisseden Geldermans, çocukluk hayalini gerçekleştirerek dünya tatlısı sarmanı sahiplendi.
Çift kedilerine Almanca “Liebchen” yani Tatlım adını verdi. Erin Geldermans, Tatlım’ı barınaktan aldıktan sonraki hikayelerini ise şöyle anlattı:
O BİZİ KURTARDI
“Barınaktan eve gidiş yolunda bile Liebchen son derece sakindi, sanki o hep ailemizden biriydi. Hemen bağ kurduk ve onu sahiplendiğimizden bu yana yanımızdan bir an bile ayrılmadı. Ona tasma taktığımız ilk seferde mutlu oldu. Biz de onu dışarı çıkarıp dolaştırmaya başladık. Sonra orman yürüyüşlerine çıkmaya başladık. Buna bayıldı. Sonrası zaten kendiliğinden geldi. Uçakla farklı ülkelere gittik, uzun araba yolculukları yaptık, tekne ile açıldık, kamp, kayak, kano, yüzme gibi birçok sporu birlikte yapmaya başladık. Biz onu nasıl bir maceraya çıkarttıysak hepsini çok sevdi. Henüz onun yapmak istemeyeceği bir aktivite çıkmadı. Liebchen bizim güneşimiz. Her zaman neşeli ve dışarıda olmayı seven bir kedi. Yeni insanlarla tanışmayı çok seviyor. Onun sayesinde Covid sonrası yeniden insanlarla bağ kurabildik. Onun sayesinde eskisinden çok daha aktif bir hayatımız var. Bizi sağlıklı, hareketli olmaya ve yeni şeyler denemeye cesaretlendiriyor. Onu biz kurtarmış gibi görünsek de aslında o bizi kurtardı.”
Liebchen’in maceralarına Instagram ve Tiktok’taki aynı isimli hesabından siz de ulaşabilirsiniz.
Haftanın Karesi
Ödüllü doğa fotoğrafçısı Tanja Brandt, bir tilki ve bir baykuşun sıradışı dostluğunu bu muhteşem kare ile ölümsüzleştirmiş…