Çok kibar insandır Uğur Dündar.
Birkaç yıldır, arada sırada gördüğümde utanırım.
Büyüğümüzdür, bir kez bile ütüsüz pespaye giyindiğini görmedim.
Yanında görenler ayıplamasın diye az konuşur sıvışırım.
***
Tatile gitti diye eleştirildi, dönüp ilk yazısını yazdı yine eleştirildi.
Eleştiri haktır elbette, yazan da baştan kabul eder bunu.
Şimdi bana da “Uğur Dündar yalakalığı yapma” diyecekler ama umurumda değil.
Onun benim övgülerime ihtiyacı olduğunu hiç düşünmem bile.
***
Derdim, Uğur Dündar'ın yazısına verilen tepkiye.
CHP içinde yaşananları özetleyen ve öneri sunulan yazısına.
Herkes bir yana çekiyor diyeceğim ama öyle değil.
Herkes bir yanından sündürüyor.
***
Hepimizin kabul etmesi gereken bir gerçek var.
24 Haziran seçimlerinde CHP kaybedenler arasındadır.
Bu ilk kaybedişi midir? Elbette hayır.
Ama bu ilk kez “dip dalgası” denerek parlatılan, halkın önüne umut diye konan, vatandaşın Kanada'dan kalkıp Urfa'ya sandık görevlisi olarak geldiği, dayak yediği, aç kaldığı, sandığı namusu sayıp koruduğu bir seçimde, “CHP'nin sisteminin çürümüşlüğünün” ispatıdır.
İnsanlar televizyon karşısında yıkıldılar be kardeşim.
Sabaha kadar uyuyamayıp, birbirlerine anlatamadıkları kabusla yaşamak zorunda kaldılar.
***
Değişim şart diyor Uğur Dündar.
Ve ekliyor; “Ama sadece kişilere endeksli olmayan, kuruluştaki yüce felsefenin yeniden hayat bulacağı, ilkeli ve tüm toplumu kucaklayıcı, devrim gibi bir değişim…”
Bu sözlerden “Kılıçdaroğlu gitsin” anlayanların bir psikologa gitmesinde yarar var.
Hem de hemen, umutsuz vakaya dönüşmeden.
***
İlke ne?
Ulus devlet olacaksın.
Sosyal devlet olacaksın.
Laik devlet olacaksın.
Ülkeni kendinden daha çok seveceksin.
Yemeyeceksin, yedirmeyeceksin.
Kimsenin dinine, diline, ırkına, mezhebine, cinsiyetine, memleketine bakarak karar vermeyeceksin.
Adil olacaksın, adaletli olacaksın.
***
Demokrasiden bahsedilen, ama hala tarikatların, hemşehri ilişkilerinin, etnik kökenlerin, mezhepsel aidiyetlerin bu kadar çarpıştığı, bu kadar siyasetin içine içine iteklendiği başka bir ülke var mı?
Devletin tarikatların arka bahçesine döndürülüp, bürokrasinin neredeyse ihale ile pay edildiği demokratik bir cumhuriyet var mı?
***
Ne diyor Uğur Dündar?
Kuruluştaki felsefeye dönelim.
İlkelerimizden taviz vermeyelim.
Tüm toplumu kucaklayalım.
Devrim gibi değişim yapalım...
Bu öneriden “CHP'nin başında Kemal Kılıçdaroğlu olsun, Muharrem İnce olsun, kendisini o koltuğa layık gören başka biri olsun” sonucuna varan varsa yandık.
Ben bu önerileri okuyunca aklımda tek bir kişi geldi.
O da Mustafa Kemal Atatürk.
Hemen mırıldandım o sözlerini:
“Onu hapse atacaklar. Kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber bana, İsmet Paşa'ya, meclise telgraflar yağdırıp haklı ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, ben inanç ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir.”
Bu kadar basit...