Bir Amerikan atasözü; "Rüzgar doğru eserse hindi bile uçar" der.
Bence de çok doğru. Ancak sizi uçuran sadece arkanızdan esen rüzgarsa, rüzgar kesildi mi pat diye düşersiniz.
Hindi gibi uçanlardan biri sayın Metin Feyzioğlu idi. Rüzgarı arkasına almış, önce Ankara Barosu Başkanı, sonra Barolar Birliği Başkanı olmuştu. Bir ara adı Cumhurbaşkanı adayları arasında anılmaya bile başlamıştı.
Sonra rüzgarı kesilmeye başladı. Rüzgar azaldıkça AKP’ye yanaştı. Barolar Birliği seçimi kazanmak için; çoklu baro, delege sayısının sanırlanması gibi AKP düzenlemelerinden medet umdu. Sonunda Barolar Birliği Başkanlığı'nı kaybetti. AKP kendisini siyasette değerlendirir mi? Bekleyip göreceğiz.
Rüzgarı daha uzun soluklu olarak arkasına alan isim ise sayın Recep Tayyip Erdoğan oldu. Parti teşkilatındaki görevleri, İstanbul Belediye Başkanlığı, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı...
Temel telaşla doktor muayenehanesine dalmış; "doktor bey" demiş "öhö, öhö, diye öksürüyorum, ne olur söyleyun ölecek miyum?”
Doktor; "Sakin olun" demiş ve sormuş “ne zaman ve ne sıklıkta öksürüyorsunuz?"
"Şeyy" demiş Temel, "sadece ben tuvaletteyken dışarudan birisu kapiya vurdiğunda..."
Sayın Erdoğan da Temel gibi durumundan şikayetçiydi. İktidara geldiğinden beri istediği her yasayı çıkardı, istediği her atamayı yaptı. İstemediği hiç bir yasa çıkmadı, hiç bir atama yapılmadı.
Ama yetmedi. Hep durumundan şikayet etti, hep daha fazlasını istedi.
Dursun, iyice yaşlanmış olan dedesi Temel’e; “Pen markete gideyrum, almamu istediğinun pir şey varmu?” diye sormuş.
Temel; “Var uşağum, var!” demiş “Pana pir paket orkid al.”
“Delirdun mi dede?” demiş Dursun “Orkidu ne edecesun?”
“Reklamlarda gördüm uşağum” demiş Temel, “orkidle her istediğumi yapabilur, bisuklete, ata binebilur, patenle kayabilur hatta yüzmeye bile gidebilurmişum!”
Sayın Erdoğan’ın orkidini de torunu değil müttefiki aldı. Sayın Devlet Bahçeli bu BamBaşkanlık sistemini getirip sayın Erdoğan’a armağan etti.
Oh! Artık hem AKP Genel Başkanı hem Devlet Başkanı olabilecekti ve öyle yetkilerle donatılmıştı ki artık o da Temel gibi her istediğini yapabilecekti.
Ama küçük bir hata yapmışlar ve iktidarlarını kendi elleriyle yüzde 50+1’e mahkum etmişlerdi. BamBaşkanlık Sistemi'nde her istediğini yapabilme hayali, o küçük hata sebebiyle, kısa sürede sayın Bahçeli’nin her istediğini yapmak zorunda kalma gerçeğine dönüştü.
Adalet ve Kalkınma Partisi'ndeki Adalet kanadı zaten çoktan felç olmuş, kalkınma kanadı da teklemeye başlamıştı. Ama liderlerinin rüzgarıyla kanat çırpmadan da bir müddet hindi misali uçmayı başardılar. O artık Devlet Başkanı, Genel Başkan ve Başkomutandı. Uzmanlık alanı da zaten ekonomiydi. O da Ekonomik Kurtuluş Savaşı'nın ilk emrini verdi; Faizi indirin!
Bu emirle Dolar ve Euro yükselirken kendi rüzgarları kesildi, kalkınma kanadı da felç oldu ve artık düşüş başladı.
Gazete bayii Dursun bir sabah Temel'e sormuş; “Hemşerum neden sebep, her gün bir gazete alıp sadece pirinci sayfasuna pakup çöpe atayisun?”
“Pir ölüm ilanına pakayrum" demiş Temel.
“İyi da, ölüm ilanları 13. sayfada olayi" demiş Dursun.
Temel daha fazla uzatmak istememiş konuşmayı ve "Sen işune pak hemşerim!" demiş "Penum peklediğum herifun ilanu mutlaka pirinci sayfada çıkacak!"
Ben de her gün bütün gazetelerin 1. sayfasına bakıyorum.
Yok yok!
Hiç kimsenin ölmesini asla istemem!
Benim umutla baktığım başka bir haber!
Bir seçim haberi.
Sayın Metin Feyzioğlu’nun Başkanlıktan düştüğü seçim haberini okudum.
Darısı başına, deyip bekliyorum.
Darısı başına!
Ulvi Puğ
Yorumlar (1)