Dursun; "Ula Temel!" demiş" Paksana 15 Temmuz'daki kahramanlardan piri, egzozuna atlet tıkayıp tankı çaluşmaz hale geturmiş. Pöyle pir şey mümkün midur?"
"Mümkündur!" demiş Temel. "Zira Reusleri da aynı yöntemi kullanayi. O da demokrasimizun ekzozuna pamuk tıkadiğundan peri hiç pir kurumumuz doğru düzgün çalışmayi!"
(Bir Ulvi Puğ fıkrasıdır. )
15 Temmuz Demokrasi Ve Milli Birlik Gününü kutladık. Kutlamada AKP Genel Başkanı da MHP Genel Başkanı da bırakın milli birliği, bütün muhalefeti zillet olmakla, vatan haini olmakla suçladılar. Demokrasiye gelince, fıkrada belirttiğimiz gibi; egzozuna çoktan pamuk tıkanmış durumda.
***
Demokrasinin en temel unsurlarından biri muhalefetin olmasıdır. İktidar diktatörlüklerde de olur ama özgür muhalefet sadece demokrasilerde olur. Zaten, Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli’nin bu tutumunu bilen millet de kutlamaya pek ilgi göstermemiş. Saraçhane’de hepi topu beş bin kişi varmış.
***
"Besle kargayı oysun gözünü" diye bir deyim vardır ya... Bir kere şunu açık ve net olarak belirtelim ki başta FETÖ ve PKK olmak üzere bütün terör örgütlerini lanetliyorum. 15 Temmuz’da da demokrasimiz çok çok büyük bir tehlike atlatmıştır. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bugüne kadar vatan için yaptığı en yararlı hizmet de FETÖ ile yaptığı mücadele olmuştur.
***
İyi de bu kargayı demokrasinin gözünü oymaya kalkacak kadar kim besledi? Bizim sorduğumuz soru ve kızdığımız konu tam da buradadır. Kimse kendi yarattığı sorunu çözdü diye kahraman olamaz. Ama sayın Cumhurbaşkanımız, 27'nci muhtarlar toplantısında,“15 Temmuz büyük Türk Milletinin 2. Kurtuluş Savaşı'dır. Bu böyle biline!” buyurmuşlardı. Zaten tüm sıkıntı da burada; elbirliğiyle yaptıkları bir “Vatan Kurtaran Kahraman” senaryosu yaratma çabasında.
***
Hukuk fakültelerinden mezun olmanın zor olduğu dönemlerde hukuk fakültesinde okuduk. Ortada hukuk kalmayan dönemde ise avukatlık yapmaya çalışıyoruz. Benim öğrenciliğim sırasında birçok efsane hoca henüz hayattaydı. Onlardan biri de rahmetli Tarık Zafer Tunaya hocamızdı. Hocamız, Siyasal Bilgiler Fakültesinde olsa da derslerine girerdim. Değerli Hocamız, Faşizme giden yolu şöyle tarif ederdi:
“Faşizm, sosyal bunalımların, huzursuzlukların, ekonomik dar boğazların ve sarsıntıların eseri olmuştur. Önce mevcut demokratik rejimin toplumu huzursuzluktan kurtaramayacağı inancı oluşturulur. Sonunda kavgalar üstü, partiler üstü kuvvetli bir adam, yaratılır. Milleti devlet, devleti parti, partiyi güçlü adam yönetir. Güçlü adamın etrafında, Meclisler, Bakanlar, heyetler vardır ama bunlar sadece birer uydudur. Güçlü adam etrafında oybirliği ister. O, bir efsaneleştirme işlemine bağlı olarak yüceltilir. Asla yanılmaz, kurtarıcı bir üstün insan haline getirilir hatta kutsallaştırılır."
***
Allahtan, bugün bizde böyle bir durum asla söz konusu bile olamaz. Sayın Cumhurbaşkanımıza dokunmak bile ibadettir, onda Allah’ın bütün vasıfları var , diyen milletvekillerimiz olsa da bu onu kutsallaştırma sayılmaz. Hani diğer bütün koşulların olduğunu varsaysak bile bir koşul var ki o asla tutmuyor: “Faşist Liderin asla yanılmaz olması gerekir!” Oysa sayın Cumhurbaşkanımız FETÖ’de yanıldı, PKK’da yanıldı. Suriye’de yanıldı. Ahmet Davutoğlu’da yanıldı. Melih Gökçek’te, Kadir Topbaş’ta yanıldı. Abdullah Gül’de yanıldı. "Faiz sebeptir, enflasyon sonuç" dedi onda da yanıldı.
O yüzden içinizi ferah tutun. Bu kadar çok yanılan ve kandırıldığını itiraf eden birinden faşist lider olmaz.
***
Ama, "İki yanlış bir doğruyu götürür" diye de bir kural var. Bunlar o kadar çok yanlış yaptılar bir yere gitmediler. Ama yaptıkları iki büyük yanlış bir doğruyu değil iki yanlış ismi götürecek.
Yaptıkları ilk yanlış Partili Cumhurbaşkanlığının önünü açan bu BamBaşkanlık sistemini getirerek iktidarlarını yüzde 50+1’e mahkum ettiler. İkincisi de; Ekonomi uzmanı olduğu konusunda saplantıya girip, ekonomimizi bataklığa sapladılar. Bu iki hata iki yanlış ismi mutlaka götürecek; Sayın Erdoğan’ı ve Sayın Bahçeli’yi.
***
Dursun, Temel'in altında son model bir bisiklet görünce;
“Nereden puldun punu uşağum?" diye sormuş. Temel, "Ula Dursun" demiş "İnanmıyacasun, pizum pahçenin yanından genç ve çok güzel bir turist kari geçeyidu. Penu görünce ha pu pisikletten indu . Çırul çiplak soyundu, elbiselerinu pisikletun yanuna koyup çimenlerin üzerine uzandı ve yarım yamalak Türkçe'si ile 'Neyumi istiyorsan sahip olapilirsun' dedu. Ben de pisikletinu aldum."
"İyi tercih yapmişsun ula!”demiş arkadaşına Dursun. "Zira karinun elbuseleru sana pek yakişmazdu!”
***
Bence; sayın Erdoğan’ın da son dönemde yaptığı en iyi tercih, (çıkan haberlere göre) 20 bin liraya aldığı kaliteli güneş gözlüğü olmuş. Çünkü; İlk genel seçimlerde ATATÜRK GÜNEŞİ bu yurdun üzerine tüm aydınlığı ile yeniden doğacak. Bazıları için çıplak gözle bakmak çok tehlikeli olabilir.