“Utanıyorum!
Hâlâ fikre zincir vurma teşebbüsü, hâlâ zulüm ve istibdat sevdası!
Bu memlekette hala sabah olmadığını görmek insanı yeise düşürüyor ve utandırıyor.
Nihayet memleket namına utanıyorum!’’
(Sabiha -Zekeriya Sertel, Davamız ve Müdafamız-1946)

1A2F94B9 9314 4220 867E 56Bff3Dec7D2

O, çileli meslek yaşamı boyunca "daima ideolojilerin  üstünde kalmayı" yeğlemiş bir gazeteciydi. 
Kızı Yıldız Sertel, babası Zekeriya Sertel'i şu cümlesiyle tarif eder;
"Özgürlük ve demokrasiye tapmış, gerçekleri olduğu gibi vermeyi bir görev saymış,
SUSMAYAN GAZETECİ'ydi."
O sağ-sol düşünmeden, kamuoyuna gerçekleri bildirmeyi gazetecilik onurunun bir gereği olarak görmüştür.
Bundan da şaştığı asla görülmemiştir.
Kimseye sırtını yaslamamıştır!
Çıkardığı gazete ve dergilerin tam bağımsızlığına büyük bir itina göstermiştir. 
Gözaltılara, hapislere, sürgünlere karşın ülke sevdasından vazgeçmeyen,  düşündüğünü söylemekten korkmayan, yazabilen inançlı dirençli kalem erbabıydı.
O; demokrat, yurtsever ve boyun eğmez bir gazetecilik anıtıydı.

Cdc7074A 6D4B 40Fc 8F64 Ae59099Fdcfe

**
Yıldız Sertel'in "Babam Gazeteci Zekeriya Sertel" kitabından alıntılayalım;
"1911'den beri yazmış olduğu yazılar, onun zamanının önünde bir düşünce mekanizmasına sahip olduğunu gösteriyor.
Meşrutiyet devrimi döneminde, 'Yeni Felsefe' dergisinde kadın haklarını savunuyor, kadınları küçülten, beyinleri uyuşturan köhne gelenekleri yeriyor. Daha Cumhuriyetin ilk yıllarında sansüre karşıydı. O gün için belki bir hayâl olan basın özgürlüğünü ve ve çok partili demokrasiyi istiyordu. 
2.Dünya Savaşı'nın sonunda, uğrunda savaştığı demokratik hak ve özgürlüklerin de günün koşullarının önunde olduğu söylenebilir.
TAN Gazetesi o yüzden yıktırıldığına ve bugün hâlâ bu haklar için mücadele edildiğine göre..."

**
Zekeriya Sertel ve eşi, TKP'lidir de.
Anılarını içeren 
"Hatırladıklarım"ın tanıtım yazısı da şöyledir;
"Türkiye basın tarihinin en önemli isimlerinden biri olan Zekeriya Sertel, tüm yaşamını demokrasi ve ifade özgürlüğü uğrunda geçirdi. Selânik’te başlayan gazetecilik hayatında, Türkiye’nin geçirdiği çalkantılı kuruluş yılları süresince pek çok ürün verdi. Resimli Ay dergisinde Nâzım Hikmet’in gür ve 'güneşi zapt etmeye' azimli sesiyle 'putlar yıktı'. Halikarnas Balıkçısı’yla yargılandı. Eşi Sabiha Sertel’le beraber yılmadan, usanmadan ve korkmadan daima yazdı, üretti, gazetecilik düşündü.
2.Dünya Savaşı yıllarında, Türkiye’nin Nazi Almanya’sının yanında hizalanmasına ve Türkiye’de yükselen faşist dalgaya, TAN’daki yazılarıyla karşı koydu. 4 Aralık 1945’te gerçekleşen TAN Matbaası Baskını nedeniyle yurtdışına gitmek zorunda kaldı.
'Hatırladıklarım' bir memleketi, üretken ve mücadeleci bir gazetecinin benzersiz tanıklık ve gözlemleriyle anlatıyor.
Bazen bir insanın hayatı, bir memleketin de hayatını anlatmaz mı?"

**

Yaşamının sonuna kadar "sıkı muhalif ve gazeteci" kalmıştır Zekeriya Sertel.
Gazete onun için bir aynadır.
Gazeteci de; 
toplumu, bütün istekleri, bütün dertleri ve kederleri bu aynaya yansıtır.
Bunu namuslu bir gazeteci gibi yaparsa, yönetim başındakileri ürkütür.
Bir çok hükümetler aynada toplumun hastalıklarını ve dertlerini görünce sinirlenir.
Aynaya kızarak ona düşman kesilir. 
Toplumdaki bozuklukları düzeltecek yerde, aynayı kırmaya kalkarlar.
İşte o vakit, kıyamet sizin başınıza kopar.
(O günlerden bugünlere değişen bir şey yok değil mi?)

**
"Zekeriya Sertel’in, Nâzım Hikmet’in yaşamına ilk tanıklığı, şairin devrim Moskova’sında geçen üniversite yıllarından sonra Türkiye’ye döndüğünde ilk işi olan Resimli Ay dergisinde düzeltmen olarak çalışmasıyla başlayıp ülkeden kaçacağı son âna kadar sürer.
Kitap, Sertel’in şu satırlarıyla bitiyor:
Memleketi terk edeceğinden bir gün önce Kadıköy’de Mühürdar Gazinosu’nda görüştük.
Karısı ve çocuğuyla son defa olarak buraya gelmişti.
Orada beraber son bir resim çektirdik.
Kendisine hayırlı ve başarılı yolculuk diledik ve ayrıldık.
Ne bir sürat teknesiyle Karadeniz’den sağ çıkıp çıkmayacağını bilemeden meçhul bir yolculuğa çıkan Nâzım Hikmet ne de beride kalan Zekeriya Sertel, yıllarını Sovyetler’de ve Dünya Barış Konseyi adına çıktıkları yolculuklarda birlikte geçireceklerini bilebilirdi.”
(Gündüz Vassaf-Mavi Gözlü Dev tanıtım yazısı)
"Dünyanın En Büyük Şairi" seçilen Şilili Pablo Neruda da, "Bu adamın -Nâzım Hikmet için- kadrini bilin, biz onun yanında şair bile sayılmayız." görüşünü Sertel'e söylemiştir. 
Yakın dostu Nâzım için "Mavi Gözlü Dev", "Nâzım Hikmet'in Son Yılları" kitaplarını yazmıştır Zekeriya Sertel.

**
Sertel'in bir yazısındaki şu cümleler onu anlatmaya yeter;
"Gazetecilik zordur, çetindir  ve tehlikelidir. Uğrunda savaştığınız şeylerin zamanla gerçekleştiğini görmek kadar zevkli bir şey olamaz.
Ben bütün gazetecilik hayatımda hep bu dikenli yolda savaştım.
Acı duydum fakat bir gün yılmadım.
Ne çektimse bu yüzden çektim."

**
Usta yazar Emil Galip Sandalcı'nin yazdığı gibi; 
45 yıl önce  yitirdiğimiz "Türk basınının bu yürekli, sivri dilli ve dövüşken adı" Zekeriya Sertel'in;
anısına ve bıraktığı izlere saygıyla.