Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı’nın 3 yıldan beri gündemde olan,ancak önceki Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın yapılmayacağını söylediği, İğneada nükleer santralinin tekrar yapılacağını açıklaması çevre gündemine bomba gibi düştü.Turizm ve doğa cenneti İğneada’da sorunların biri biter gibi görünürken diğeri başlıyor. 2 sene önce tartışması başlayan termik santral için Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’ndan lisans alındı. Ancak ÇED süreci henüz devam ettiği için santral yapımına başlanamadı. Termik santralın yapılmak istendiği Beğendik Köyü’nü, Bulgaristan’dan sadece bir dere ayırıyor. Orada örnek bir biçimde bölge korunuyor. Bulgaristan tarafındaki Rezova Köyü’ndeki Strandja Doğal Parkı’nda çiçek koparmak ve çadır kurmak dahi yasakken biz Termik santral kurmaya kalkıyoruz!
Karadeniz’e kesintisiz 35 kilometrelik en uzun sahiline sahip olan, İğneada’nın mücadele ettiği tek çevre sorunu termik santral değil. İğneada beldesinde daha önce mahkeme kararıyla iptal edilen çimento limanı projesi yeniden hayata geçirilmek isteniyor. Limak’a bağlı olduğu belirtilen Ada Liman İşletmeciliği’nin liman için hazırladığı ÇED raporuna bakanlık olumlu görüş bildirdi. Doğal Hayatı Koruma Vakfı (DAYKO)Başkanı Nusret Türkkan ise proje için, “İğneada’nın ölüm fermanı” diyor! Projenin hayata geçirilmesi durumunda İğneada Körfezi ve longoz ormanları, günde 300 çimento kamyonunun geçeceği bir mezarlığa dönüşecek. Bünyesinde barındırdığı endemik bitkiler, flora ve faunasıyla çok önemli bir biyolojik çeşitliliğe sahip bulunan İğneada’da şu sıralar yol genişletme çalışmaları da yapılıyor.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi,siz misiniz termiği, çimentoyu ve limanı istemeyen dercesine,alın size nükleer santral o zaman!
Uzun süredir termik santrale karşı mücadeleyle gündeme gelen İğneada, dünyanın nadir ekosistemi olduğundan; tabiat koruma alanı, doğal sit ve yaban hayatı koruma sahası olarak farklı statülerle korunmaya çalışılırken, 2007’de milli park ilan edildi. 5 gölün yer aldığı 3 bin 155 hektarlık alana yayılan milli park, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın verilerine göre 671 tür bitki, 481 kuş, 61 tür memeli, 28 tür tatlı su balığı, 25 tür sürüngeni barındıran geniş bir biyoçeşitliliğe sahip. İğneada Avrupa ölçeğinde korunabilmiş en önemli longoz ormanları arasında! Dünyada ise bu ormanlar Amazon ve Afrika Kongo havzasında yer alıyor. Longoz ormanları, o bölgenin yerel iklimini belirleyen bir yapıya sahip. Yani siz o bölgede Longoz ormanlarını ama termikle ama nükleerle ama çimento ile tahrip edip yok ederseniz, o zaman bölgenin, yağışı, nemi, rüzgarı, toprağı, suyu ve biyolojik çeşitliliğini de yok edersiniz! Çünkü hepsi bir döngü,yaşam bir döngü ile birbirine bağlı!
Geçen hafta sonu Amasra, Safranbolu, Abant gezisine katıldım. Aman Allahım ülkemizin gerçekten taşı toprağı altın! Her tarafı ayrı bir güzel, ayrı bir cennet! Gelgelim turizm cenneti olan Amasra’ya termik santral yapılacakmış, Bartın Amasra arası ağaçların resmen tünel gibi arasından geçtiğiniz yol, ağaçlar sökülerek duble yol yapılacakmış, Amasra’ya inmeden önce orman ekosistemi mahvedilerek HES yapılmış!
Allahım bir fıkra vardır; Hani sen ülkelere toprak dağıtırken, diğer ülkeler, ama Allahım Türklere herşey verdin, deniz verdin, orman verdin, verimli topraklar verdin, haksızlık olmuyor mu dediklerinde, merak etmeyin onlar ellerindekinin kıymetini bilmezler,”demişsin ya, Vallahi ne kadar haklıymışsın! Dert ille de para kazanmak ise, ekoturizmle hem para kazanıp hem de elimizdeki doğal cennetleri korumayı denesek olmaz mı?