Evlerinin kokusu, annenin sesi, babanın gülüşü, evin - öz - küçük oğlu ile oynadıkları oyunlar, en sevdiği koltuğu, pencereden görünen sokağın manzarası hala dün gibi aklında.
Bir akşam, baba “Haydi atla arabaya” dedi. 'Yaşasın yolculuk' diye düşündü, heyecanlandı. Güveniyordu ona, tüm kalbiyle.
Baba, yolun ortasında yavaşladı ve aniden ittirdi evlatlığını.
Sokağın soğuk, ıslak yüzeyi vücuduyla buluşunca ürperdi.
Şaşırdı. Ne olduğunu anlayamadı. Yanlışlıkla mı düşmüştü? Araba hızla uzaklaşmaya başladı. Koştu babanın peşinden. Ciğerleri patlayıncaya kadar. Ayakları kan revan içinde kalana kadar. Araba yavaşlamadı. Sonunda gözünün önden kayboldu gitti. Daha fazla takati kalmayınca durdu.
Göğsü yanıyordu, boğazı öylesine kurumuştu ki nefes alırken acıtıyordu.
Ayakları sırılsıklamdı. Kandan.
Yanında başka bir araba durdu.
Arabadaki merhametli insanların bakışını görünce, bıraktı kendini.
sOnlar yardım edeceklerdi...
Zaten daha fazla ayakta duracak hali de kalmamıştı.
***
Evlatlık diye bahsettiğim, bir köpek. Bir insan terk edildiğinde ne yaşar, ne hissederse, o da aynını hissediyor. Haberi sayfa manşetinden okudunuz. Ben hikayesini yazayım dedim. Genelde kötü durumdaki hayvanların videolarını izleyemem.
Gözyaşlarımı tutamam çünkü. Ama bu sefer izledim. O canın vücudundaki son enerji damlasına kadar yolda koşuşunu izledim.
Artık koşamayacak noktaya geldiğinde dili dışarda, acı dolu kocaman nefesler alıp verişini izledim. Gözlerindeki dehşeti gördüm.
Şans eseri orada olan 'Bizim Çocuklar Sokaktaki Canlar' grubu üyelerine ne kadar teşekkür etsem az. Sadece bir hayvansever olarak değil, insan olarak teşekkür ediyorum onlara. Bir insan bizi utandırırken, bir diğeri “hala umut” olduğunu gösterebiliyor. Evlatlığın adını Bolt koydular. Sokaklarda panik içindeki koşuşu uzunca bir süre gözümün önünden gitmeyecek. Bolt'a ev arıyoruz. Onu bir daha terk etmeyecek yeni ailesi ile kavuşsun istiyoruz.