Veeee, perde;
2020 yılının Mart ayından beri oynanamayan yerel amatör futbol müsabakaları, 30 Ekim 2021 Cumartesi günü start alıyor. Geçen yıl hızlandırılmış versiyonuna tanık olduğumuz, neredeyse üç haftada oynatılıp bitirilen Bölgesel Amatör Lig de (BAL) aynı anda tüm yurtta başlayacak. Elbet ki bu defa, normal yani alışageldiğimiz hali ile… İzmir’de yerel amatör kümeler; sadece Amatör Süper Lig ve U18 ligiyle başlasa da, devamı yani diğer yaş gruplarına da sıra gelecektir. Neticede Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) yenice aldığı şok bir kararla, profesyonel futbol maçlarına seyirci alınması oranını yüzde yüze çıkardı. 9 Kasım 2021 tarihi itibarıyla gerekli aşı koşullarını sağlayan seyirciler, maçlara tam kadro olarak girebilecekler. Tribünlerdeki seyirci kısıtlamasının kalkmış olmasının faydası mı olur, zararı mı, birlikte yaşayacak ve birlikte göreceğiz.
Ve elbette tüm amatörlere sağlık ve başarı dilerken, amatör müsabaka izleyicilerine de kavgasız, gürültüsüz, barış içerisinde bir sezon diliyorum. Barış deyince de; hemen sizleri biraz geçmişe, şöyle elli yıl kadar geriye, yaşanmış bir savaş hikâyesine götürmek istiyorum; Barışı doğuran, genellikle bir savaşın sonudur ya da sonucudur ki, bu hikâyede de, iki ülke arasında oynanan bir futbol maçından ötürü savaş çıkmış. Sanıyorum, dünya tarihinde bir savaşın çıkmasına sebep olan en ilginç hadisedir futbol! Düşünsenize, futbol veya her türlü spor; sporu yapan için zinde kalmak ya da maddi kazanç sağlamak, izleyen için ise öğrenmek ya da hoşça vakit geçirmek için var. Savaş çıkarmak için değil! 1969 yılında yaşanan bu olay, Orta Amerika’da, El Salvador ve Honduras ülkelerinin arasında cereyan ediyor. 1970 Dünya Kupası finalleri için mücadele eden bu iki ülkenin milli takımları, o sene oynadıkları son maç olan play-off müsabakasındansonra, iki ülke arasında dört günü aşan bir savaş çıkıyor ki, dört bin dolayında ölü, on iki bin civarında da yaralı ortaya çıkıyor ve uzunca bir müddet iki ülkenin arasında dostluk köprüleri tam manasıyla kurulamıyor. Ta ki, 2006 yılında liderlerinin el
sıkışmasına dek!
***
1969’da ne mi olmuş? Aslında futbol işin bahanesi olmuş. Yüz ölçümü, başkentimiz olan Ankara’dan da küçük olan ve o yıllarda kilometrekareye düşen kişi miktarı 160’larda olan El Salvador, genellikle tarım ile uğraşan bir nüfusa sahipmiş. Ve tahmin edebileceğiniz gibi,
biraz kuzeylerinde yer alan Amerika’nın ve benzerlerinin de sömürmeye itinayla gayret ettikleri bir ülke El Salvador. Ülkedeki açlık, sefalet ve benzeri sebepler; sınır komşuları ve yüzölçümleri kendilerinden beş kat daha büyük olmasına rağmen nüfus oranı daha az olan Honduras’a doğru bir göç başlamasına sebep olmuş ve elbet ki söz konusu savaştan yıllar önce... Zaman geçtikçe, El Salvador’dan Honduras’a doğru olan bu sınır göçü, üç yüz bin kişiyi aşmış, adeta Honduras içerisinde El Salvadorluların yaşadığı kentler oluşmuş. Bu defa Honduraslılar homurdanmaya ve lokmalarını paylaşmak istemez açıklamalar yapmaya başlamışlar. Ve sonunda Honduras devlet başkanı da, resmi açıklamalar yaparak bunun bir ekonomik sorun olduğunu söylemiş ve çözüm olarak ise, göçmenlerin tarım yaptığı toprakları Honduraslılara dağıtacaklarını açıklamış. İki ülke arasında süregelen ve içten içe harlanan sorun böylece daha da büyümüş. İki tarafın da resmi ağızları, birbirlerini takip eden açıklamalar yapmaktan geri kalmamışlar ve doğal olarak da kendi halklarını bolca gaza getirmişler. Ülkelerin basın organları da bu durumda boş durmamış tabii; onlar da halklarını galeyana getirecek, milli duygularını kabartacak haberler yapmayı sürdürmüşler.
Ta ki, 8 Haziran 1969’ a dek; İki ülke arasında oynanan dünya kupası eleme ilk maçını Honduras kendi sahasında, son dakika golüyle 1-0 kazanmış bu tarihte… Bu arada, maçtan bir gece önce otele yerleşen konuk ekip El Salvadorlu milliler, sabaha kadar uyutulmamışlar fanatik Honduraslı taraftarlarca… Ona rağmen maçı son dakika golüyle kaybedip ülkelerine dönmüşler. Ancak son dakikada yenen golün ardından babasının tabancası ile intihar eden on sekizinde genç bir kızın ölüm haberi ile yıkılmış tüm El Salvador ve futbol takımı da bunu ülkeye girince öğrenmiş elbet ki… El Salvador gazetesi El Nacional, “genç kız, vatanının yıkılışını görmeye tahammül edemedi” şeklinde manşet atmış ertesi gün. O kıza öyle bir cenaze töreni düzenlenmiş ki, on binlerce kişi varmış
törende… Ve intikam yeminleri ediliyormuş. Sayılı gün çabuk geçermiş; yedi gün de çabucak geçivermiş ve bu defa Honduras milli takımı El Salvador’a maç için gelmiş. Gelmiş gelmesine de… Otellerine askeri konvoyla ancak varabilmişler. Gece uyutmama ritüeli burada da yaşanmış doğal
olarak… Ertesi gün maçı da 3-0’lık sonuçla kaybetmişler. Ve hatta teknik direktörleri maçtan sonra “kaybettiğimiz için çok şanslıyız” şeklinde bir açıklama yapmaktan alıkoymamış kendisini… Maçın ardından havaalanına de yine asker eşliğinde ve zırhlı araçlarla götürülmüşler. O dönemin statüsüne göre, son bir maç daha yapmaları gerekmiş bu sonuçların ardından ve tarafsız sahada, Meksika’da bir maç daha oynamışlar 27 Haziran 1969 günü… El Salvador 3-2 maçı kazanmasını bilmiş Honduras karşısında ve dünya kupası final biletini kapıvermiş.
Sonra, ne mi olmuş? Taraflar, 14 Temmuz 1969 gününe kadar dayanabilmişler savaşmadan… Evet, yaklaşık yüz saat süren bir savaş patlak vermiş iki ülke arasında ve bu savaş dünya tarihine de, “futbol savaşı” ya da “la guerra del futbol” şeklinde geçmiş. 30 Ekim 1980 günü de bu iki ülke arasında, sınır anlaşmazlıklarına son verecek bir barış antlaşması imzalanmış. 2006 yılından sonra da, dost iki ülke olarak hayatlarını kısır mücadelelere yer vermeden sürdürüyorlar. En azından son yıllardaki Kupa
Amerika ya da dünya kupası grup müsabakalarından sonra sınır ötesi harekâtları ve savaşları yok!
Dipnot; “Yurtta sulh, cihanda sulh” Mustafa Kemal Atatürk.