“Erdemde süreklilik olmazsa, o kimsenin saygınlığı azalır.” Konfüçyüs.
Süreklilik ya da devamlılık; her ne surette ya da fiilde olursa olsun, esas olan şeyler… Kişinin saygınlığının artması için bile gerekli olduğunu, en azından erdemli olma halinin devam etmesi gerektiğini söylüyor Konfüçyüs. Kişiyi, kurumu ve/veya üstlendiklerini de, gerçek manada başarıya ulaştıran olgu süreklilik… Hatta ve muhtemeldir ki Konfüçyüs’ten önce söylenmiş bir atasözünde Çinliler; benzer şekilde, “bir işi açmak, o işi açık tutmaktan kolaydır” derler. Erdemli olmak da, başarılı olmak da veya doğru sonuca ulaşmak da, süreklilikten geçiyor.
Diğer işlerde olduğu gibi, sporda da başarılı olmanın, belki de tek gereği sürekli olarak, aksatmadan ve eksiltmeden yapılması gereken antrenmanlardır, idmanlardır. Sporcu, hangi dalda spor yapıyor olursa olsun, çalışmalarına ısrarla ve ara vermeden ve elbet ki bir program dâhilinde devam etmelidir. Ve yine, antrenman sonuçlarını taçlandıracak oyunlara, yarışmalara katılmalıdır ve sağlığı elverdiğince bunu da sürekli hale getirmelidir. Ki; antrenörler de, yöneticiler de bu konuda ısrarcı ve yönlendirici olmalıdırlar.
Gelin, süreklilik arz etmesi gereken bir duruma göz atalım;
Ülkemizdeki futbolu yöneten Türkiye Futbol Federasyonunda (TFF) birkaç ay önce kan değişikliği yaşandı ve yeni oluşan yönetim Rezerv Lig adında yeni bir ligi gündeme getirdi ve hatta uygulamaya da koydu. Bu lige göre Süper Lig ekipleri, kadrolarında olan ve hatta altyapılarından da destekleyebilecekleri ancak normal ligde forma şansı bulamayan sporcularından takımlar oluşturacaklar ve normal müsabaka takvimine göre de maçlarını oynayacaklardı.
Süper Ligin geride kalan dört haftasına göre, Rezerv Lig de aynı şekilde oynandı. Ancak ne olduysa, Kulüpler Birliğinin ısrarlı baskısıyla diyebileceğimiz şekilde, TFF aldığı bir yönetim kurulu kararıyla, Rezerv Ligi askıya aldığını açıkladı;
“Kulüpler Birliği'nin kamuoyu önünde yaptığı talep değerlendirilerek, Rezerv Lig'in kalan haftalarının oynanmamasına karar verilmiştir.”
Süper Lig ekiplerinin bahanesi hazır;
Tüm deplasman ve müsabaka masrafları ikiye katlandı haliyle… Oynayacak saha bulamıyoruz, maçlara verilen hakemleri beğenmiyoruz, saha ve diğer maç koşulları uygun değil! Ve bahaneler, bahaneler, bahaneler…
Aslında en doğru bahaneleri ücret konusu ve haklılar; tüm masrafları katlandı, doğru… Ancak, profesyonel takım için yapmış oldukları transfer harcamaları ve ucu bucağı olmayan sözleşme rakamları baz alındığında, rezerv lig için harcayacakları para aslında devede kulak kalıyor. Rezerv ligde oynamak suretiyle, kendisini sürekli olarak hazır tutacak oyuncu da, altyapıdan alıp parlatacakları oyuncu da ekiplere büyük kar sağlayacak aslında…
Ancak, para harcamak suretiyle futbol yöneticisi olanlara göre, bugünü kurtarmak, yarını hazırlamaktan çok daha önce geliyor. Ya da bu yöneticiler, birkaç zamanlıklar yani uzun soluklu spor yöneticisi değiller ya da olmak istemiyorlar. Belki de bu konuyu ticaret olarak görüyorlar. Bir nevi para kazanma kapısı onlar için spor yöneticisi olmak! Hatta birçoğu, en azından, yatırdığını geri alabilmenin peşinde…
Gönülden yönetici olmak, olabilmek, cebinden seve seve ve kalpten verebilmek, başka bir şey. Ülkeyi yönetenler içerisinde de var ya; gün geçmiyor ki sosyal medyada ya da yazılı basında kendisine yer bulmasın! Devletin yarını, geleceği için mücadele etmeyip, sadece kendi cebi, menfaati için çalışanlardan bahsediyorum ki, son zamanlarda iyice afişe olmaya başladılar.
E, böyle kişiler, devlet kademelerindeki ve/veya siyasetteki yerleri yanında, futbolu da yönetme gayreti içerisine girdiler mi, sonuç değişmiyor! Olan yarınlarımıza, çocuklarımıza, gençlerimize oluyor.
Dipnot; “Sadece geçmişe ya da şimdiki zamana önem verenler, geleceği kaçırırlar.” John F. Kennedy