Kırklareli’nde, belediye başkanı değerli dostum Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun çağrısıyla Atatürk’ün kenti ziyaretinin 93. Yıl kutlama etkinliklerinde bulunuyorum.
“Yurt Gezileri” olarak tarihteki yerini alan bu yolculuklar üstüne bir konferans verdim, iki söyleşi yöneteceğim. Bu yazı, Hasan Çalıkuşu ile yapacağım söyleşi öncesinde, Lozengrad otelinin bir odasında yazılıyor. Yarın da Işıl Özgentürk, Dr. Serdar Şahinkaya ve Kesimoğlu’yla bir Cumhuriyet yolculuğu yapacağız.
Verdiğim konferansta, bu gezilerin laf ola beri yapılmadığını, Gazi tarafından titizlikle tasarlandığını, belli temalar ve kodlar içerdiğini anlattım. O her şeyden önce, bir “rol model” olduğunu biliyordu. Kurtuluşun başkomutanı, kuruluşun ilk ve ebedi Cumhurbaşkanı olarak tanımlamak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü yeterince anlatamaz. Aynı zamanda bir devrim liderinden, başöğretmenden, aydınlanma öncüsünden söz ediyoruz. Bu nedenle kılık kıyafetinden söz ve tavırlarına, sorunlara yaklaşımından geleceğe dair öngörülerine, halkına her açıdan örnek olmak ve yol göstermek gibi bir görevi de üstlenmişti. Latife Hanımla çıktığı yolculuklar yalnızca eş durumundan dolayı değildi. Aynı zamanda “Kadın Devrimi” olarak da tanımlanan Cumhuriyetin kadına saygısını ve eşitlik bilincini de görünür kılıyordu. Bedia Muvahhit’in ilk Türk ve Müslüman kadın oyuncu olarak sahneye çıkmasına öncülük etmesi, İzmir’de gittiği sinemada kapı önüne bekleşen kadınların içeriye alınmasını ve kadın erkek birlikte film izlemelerini sağlaması, yalnızca bir jest olarak değerlendirilemez.
Bu gezilerle, devlet mekanizmasını ve onur idare etmekle görevli olanlara, geçmişin saraylarına benzememek gerektiğini, ülkenin yalnızca Ankara mahfellerinden, makam odalarından yönetilemeyeceğini gösterdi ve siyaset literatürüne “Halka gitmek” kavramını kazandırdı.
Bu yolculuklar, dünyada henüz çok yeni konuşulan ve bir bilim dalı olarak kabul edilen “Halkla İlişkiler” açısından da ilkler arasındadır ve olağanüstü dersler, çıkarımlar içerir. Yerel seçim sürecine girdik, “bize özgü” garipliklerin ve demokrasi kalitemizin bir kere daha gözler önüne serildiği günlerden geçiyoruz. Siyasiler kadar “yurttaşlık hak ve sorumluluğunu” bilmek ve gereğini yapmak zorunda olanların da, öğreneceği çok şey var.
Popülizm ile güncellik arasındaki fark nedir? Demagojik şirinliklerle, ilke ve görüş tutarlığındaki samimiyet ve ciddiyet arasındaki uçurum nedendir? Yapmayacağını söylememek ama söylediğini mutlaka yapmak ne anlama gelir? Gazi Mustafa Kemal Atatürk, daha nice sorunun yanıtını “Yurt Gezileri”yle vermiştir. Dersimizi çalışacağız.