Rojda DOLGUN/ Göksan Ataman, Türkiye basın tarihine adını altın harflerle yazdıran Hasan Tahsin’in beşinci kuşaktan akrabası. Onu “çılgın ama yürekli bir gazeteci” olarak tanımlayan Ataman, gazetecinin haksızlığa karşı duruşunu anlattı.
Ataman, Hasan Tahsin’in, o dönemin imkânsızlıklarına rağmen yurt dışında eğitim görmesinin bile başlı başına önemli olduğunu vurguladı. “Sinema perdesini kurşunlayacak kadar delikanlıymış. Haksızlığa tahammülü yoktu. Yazıyla, kalemiyle mücadele etti” dedi
Hasan Tahsin’in haksızlığa karşı duran tarafının altını çizen Ataman şu ifadeleri kullandı:
“Hasan Tahsin’in kitaplardan da okuduğumuz birçok hikayesi var. Aslında esas adı Osman Nevres. O dönemki zor koşullara rağmen yurt dışında bulunmuş ve eğitim görmüş birisi kendisi. Ben onun akrabasıyım, onun soyundan geliyorum demek hoş bir duygu. Sinema perdesini kurşunlayacak kadar delikanlıymış, öyle diyeyim. Muhalif bir karakterde olması oldukça önemli. Haksızlığa karşı durması, millete karşı olan bir takım eylemlerde buna da karşıtlığını yazıyla dile getirmesi ve insanlara göstermek istedikleri önemli.
Ben kişisel olarak Hasan Tahsin için “çılgın” derim. Verdiği kararları anında uygulamaya geçiren çılgın bir gazeteci. Kendini düşünmeden vatanını düşünen çok cesur bir gazetecidir. Şu anda silahla olmasa bile benzer şekilde yazılarıyla çılgınlık yapan bir sürü gazeteci var. Hasan Tahsin’in onlara da önderlik ettiğini düşünüyorum.”
“Çılgınlıklarına devam etsinler”
Kendisine Hasan Tahsin’i kılavuz almış genç gazetecilere “Çılgınlıklarına devam etsinler. Bunu sakınmasınlar. Çünkü başka şansımız yok” dedi.
Hasan Tahsin’in son dönemlerini İzmir’de yaşayarak gazetecilik yaptığını aktaran Ataman “Hasan Tahsin’in tam olarak nerede yaşadığını merak ettim ancak elimde yeterli veri yoktu. Bunu öğrenmek isterim. Ayrıca kabrinin İzmir’de olması çok önemli bir konu. Şimdiye kadar İstanbul’da sembolik bir kabri vardı. Ama İzmir’deki gerçek kabrinin de gün yüzüne çıkması oldukça güzel olur diye düşünüyorum” diye konuştu.
“Kaybettik ama üzülmedik”
Dezavantajlı bölgelerdeki çocukların hayatlarına spor ile dokunduklarının altını çizen Ataman şu cümleleri kullandı:
“Karşıyaka Kent Konseyi bünyesinde Fiziksel ve Düşünsel Etkinlikler Çalışma Grubunu derneğe dönüştürdük. Burada daha sonra spor kulübü haline geldik. Biz dezavantajlı bölgelerdeki çocuklara spor yapma imkanı veriyoruz. Çünkü aileleri tarafından büyük paralar verilerek spora yönlendirilemeyen çocuklar var. Biz de eşitlik sağlayabilmek için bir katkıda bulunuyoruz. Dezavantajlı bölgelerde hem voleybol hem basketbol oynatıyoruz. Fidespor olarak iki senedir gelişim liglerine katılıyoruz. İlk katıldığımız sene 11 maç yapıp 11’ini de kaybettik. Ama hiç üzülmedik. Çünkü o çocuklar hayatlarında ilk defa standart bir sahada, standart bir voleybol filesiyle ve topuyla oynadılar."
“Bizim için büyük bir kazanç”
Ataman, kurdukları kulüp sayesinde çocuklara yalnızca spor değil, aidiyet duygusu da kazandırdıklarını vurgulayarak şu değerlendirmelerde bulundu:
“Geçen sene iki voleybol grubumuzdaki kız çocukları 8 takım içerisinden beşinci ve yedi takım içerisinden dördüncü oldular. Rakipleri profesyonel antrenörlerle, güzel toplarla çalışan kişilerdi. Bizim gruplardaki çocuklar ise bağışlarla, bulduğumuz toplarla antrenman yapıp iyi sonuçlar alıyorlar. Çocuklara spor alışkanlığını ve zevkini veriyoruz. Şu an 100 civarı çocuğun hayatına dokunuyoruz. Bu çocuklar severek ve isteyerek gelip kendileri için ayrılan süreyi sonuna kadar kullanıyorlar. Biz bu şekilde çocukları zararlı alışkanlıklardan uzak tutuyoruz. Çocukları spora yönlendirmek onların geleceğinde çok büyük farklılıklar yaratabiliyor. Özellikle dezavantajlı bölgelerdeki çocuklar spora devam edip spor okullarını, liselerini kazanıyorlar. Aralarında başarılı olanlar ise büyük takımlara gitme fırsatı buluyorlar. Biz hayatı boyunca Karşıyaka sahiline gidememiş çocukları sahile ve maça götürerek bir aidiyet duygusu yaratıyoruz. Yüz çocuğa dokunmak onların ailelerine de dokunmak oluyor. Bu bizim için çok büyük bir kazanç”
