Sabahın 4 buçuğunda dalga dalga geldiler. Fransız ve Senegal askerleri Kumkale'ye, Ertuğrul Koyu'na, Teke Koyu'na, İngilizler Seddülbahir'e, Avusturalya ve Yeni Zelandalılar Anzak Koyu'na, Arıburnu'na onbinlerce kuvvetle çıkarma yaptılar. Abartısız yedi düveldi. Hedefleri İstanbul'du.

Çanakkale kara savaşları, tarihin en kanlı, en acıklı hikayeleri ile dolu, aynı zamanda en duygusal savaşıydı. Çöken bir imparatorluğun küllerinden doğan bir fedakarlık ve kahramanlık öyküsüydü. Tarihe Mustafa Kemal gibi eşsiz bir komutan, büyük bir deha armağan etmişti.

Conkbayırı'nda geri çekilen askerin başına geçtiğinde şu emri veriyordu; “Düşmandan kaçılmaz. Cephane yoksa süngü var. Süngü tak, yere yat. Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zamanda yerimize başka kuvvetler gelecek, başka komutanlar geçecektir.”

Başka kuvvetler gelmiş, Çanakkale'de tamamı şehit olan 57. Alay imdada yetişmişti.

Conkbayırı'nda süngüleri parlayarak sağından, solundan geçen askerleri izlerken göğsüne sert bir cismin çarptığını duymuştu. Henüz ne olduğunu anlamamıştı ki o anda yanı başında duran Yedek Subay Zeki Bey ile Nuri Conker;

“Efendim vuruldunuz!” dediler.

Ceketinin sağ yanında cep üzerinde bir kurşun deliği gördü. O zaman gerçekten vurulduğunu sandı ve yaranın sıcakken acımadığını bildiğinden vurulduğuna iyice inandı. Hemen Zeki Bey'in elini ağzıyla kapadı ve;

Sus!” dedi.

Vurulduğu duyulursa bu zafer gününün bir bozgun günü haline geleceğinden endişe ediyordu. Ancak vurulmamış, okuldan beri üzerinden ayırmadığı Omega saatine rastlayan bir şarapnel misketi, saati parçalamıştı. Göğsünde ufak bir morartıdan başka bir şey yoktu. Süngü hücumuyla Anzak kuvvetleri durdurulmuştu. Daha sonra “Savaşın kazanıldığı an, işte o andı” diyecekti.

Bakın Mustafa Kemal, resmi İngiliz belgelerinde nasıl yer almış;

Bir tek kumandanının, Mustafa Kemal'in ayrı ayrı üç fırsatta yaptığı saldırıların, yalnız bir savaşın akımına değil, belki bütün savaşa, belki de bir milletin kaderini böyle derinden etkilediği tarihte çok az denk gelinir olaylardandır.”

25 Nisan 1915'ten başlayan istila 9 Ocak 1916'da sona ererken şehit, kayıp, esir ve hastalık sebepleriyle toplam 215 bin kayıp vermiştik. Müttefik kuvvetlerin kaybı ise 265 bin civarındaydı.

Amansız düşmanla, yağmurla çamurla, açlıkla susuzlukla aylarca savaşan vatan evlatları bugün Çanakkale'de kefensiz yatıyor.

Bu iş saçma-sapan mitinglerde, kot pantolon üzerine beyaz perdelik kumaş çekerek, ellerde döner ekmekle “Reis bizi Afrin'e götür” demeye hiç benzemiyor.