Sakarya Savaşı zaferle sonuçlanmış, sıra düşmanın ülkeden kovulmasına, denize dökülmesine gelmiştir. Büyük deha Mustafa Kemal yaklaşık bir yıldır inceden inceye taarruz planları yapmaktadır. Yunan Ordusu artık Eskişehir-Afyon hattında savunma mevzilerindedir. Papulas'ın görevden alınmasından sonra Yunan kuvvetlerinin başına geçen Hacıanesti, İzmir'de 'Ankara'ya, Ankara'ya! '' naraları atmaktadır.
Kendisine 'Cepheyi gezerken Mustafa Kemal'i, gördünüz mü?' sorusunu soran Reuter muhabirine; ''Mustafa Kemal mi? Kim bu adam? Ben böyle bir kumandan tanımıyorum' deme küstahlığını göstermiştir. Yunan hatları İngilizlerin büyük katkılarıyla donatılmış, cepheyi gezen İngiliz savaş uzmanları bu hattın altı ayda bile aşılamayacağını söylemektedirler.
Ankara'da durum farklıdır. Başkomutan Mustafa Kemal, planlarını tamamladıktan sonra saldırı kararını Meclis'den geçirmeye karar vermiştir. Önce Başbakan Rauf Bey'in başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu'nda saldırının yersiz olduğu görüşleri egemen olmuştur. Kara Vasıf Bey konuşmasında; ''Efendim, yüzde 25 yenme ihtimali olsa ben de bu saldırıdan yana olurdum. Fakat ne yazık ki yok'' demektedir.
Toplantıda bir başka bakan silah naklinin çok zor olduğunu, ordunun ikmal yapamayacağını öne sürer. Karşıt görüşleri Fevzi Paşa susturur; ''Bu saldırıda zafer ihtimali yüzde 25 değil, yüzde 75'dir. Ben Mehmetçiğin dövüş gücünü, dünyanın hiçbir yaratığıyla ölçüştüremem. Hem unutmayın ki, Sakarya kavgamıza mermilerin çoğunu Mehmetçiğin karısı taşımıştır.''
Konunun Meclis’te görüşülmesi sırasında ise Milli Müdafaa Vekili Refet (Bele) Bey şöyle der; ''Ordumuzun iaşe vaziyeti iddia edemem ki parlak denilebilir. Fakat Anadolu'nun kanaatkar evladını temin edecek derecededir. Ordu aç değildir. Ordu doyuyor. Geridekiler ilk günlerde ileride bulunanlar lehine aç kaldılar. Fakat ileriye bir yerine iki yetiştirdik. Hiçbir zaman ordu aç kalmadı. Her zaman bol bol ekmek yedi, bulgur yedi, pirinç yedi. Bazen şeker yedi...''
Yunan Komutan Hacıanesti ise İzmir'de küstahlığına devam etmektedir; ''Türk Ordusu berbat durumda. Yürekler acısı. Yerinden kımıldamaya bile takati yok. Şayet Türk Ordusu taarruz etmeye kalkacak olursa mağlup olmaktan kurtulamayacaktır.''
Sakarya Zaferi'nden sonra bir yıl içinde yapılan çalışmalarla ordumuz sayısal olarak Yunan ordusuyla eşit hale getirilir. Silah, cephane ve donanım açısından ise daha önce de olduğu gibi İngilizlerin büyük desteğini alan Yunan Ordusundan zayıf durumdadır.
İşte bu koşullarda büyük kurtarıcı Mustafa Kemal, müthiş planını devreye sokar. Yunan Ordusunun en güçlü olduğu Afyon istihkamlarına baskın niteliğinde taarruz yapılarak düşman gafil avlanacak, tek vuruşla buradaki birlikleri ikiye bölünerek kuşatılıp, imha edilecektir. Afyon'un yanısıra Eskişehir istikametine de bir gösteriş taarruzu yapılacak ve buradaki Yunan birlikleri oyalanacaktır.
Başkomutan Mustafa Kemal, Büyük Taarruz'dan 15 gün önce cepheyi incelemek üzere trenle Akşehir'e yola çıkar. Biçer İstasyonu'nde otomobiline binerken derin bir göğüs geçirir.
Yaver Salih (Bozok) Bey sorar:
-Rahatsız mısınız Paşam?
-Hayır.
-Öyleyse önemli bir şey düşünüyorsunuz?
-Evet, bir şey düşünüyorum ve eğer düşündüğümü uygulayacak zaman bulabilirsem, ki bulabieceğimi sanıyorum, dünyanın gözlerini kamaştıracak bir görünüş doğacaktır.''
İşte Zafere giden yolun taşları böyle ilmek-ilmek döşenmişti. Yaşamında hiç savaş yenilgisi görmeyen Mustafa Kemal muhteşem dehasıyla imkansızı başarıyor, dünyanın gözlerini kamaştıracak bir tablo ortaya koyuyordu.
Tüm Kurtuluş Savaşı Gazi ve şehitlerini, büyük kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk'ü minnetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.