Çocukluğumuzun gençliğimizin muhitidir Basmane... Tarihtir, geçmiştir...
Güzel İzmir’dir... Altınpark’ıyla, Dönertaş Sebili’yle, Tilkilik Çarşısı’yla, Carfi Köşkü’yle, Uşakizade Konağı, Mavi Kortejosu, Oteller Sokağı’yla, Gar Binasıyla, hamamlarıyla, Kumrulu Mescidiyle, Altınordu’yla, Hatuniye Camii, artık geride kalmış Atlas, Cem, Gönül, Efedayı açık, Yıldız, İmren, Lale, Yeni gibi kapalı sinemalarıyla…
Bugün de bağımız sürer Basmane’yle...
Zaman zaman dolaşırız geçmişimizi anımsatan sokaklarında...
Mahallemiz Pazaryeri’nde (Bayramyeri), Kadı Avlusu, Taslıçeşme, Agora’da…
**
İşte tarihi köşkleriyle, konaklarıyla, cumbalı evleriyle bezeli Basmane’nin -sözde- koruma altındaki konaklarından biriydi “İstiklalin Müftüsü” Rahmetullah Efendi’nin Konağı da...
Yaktılar bu tarihi konağı, yaktılar!..
Cayır cayır yaktılar, küle çevirdiler...
**
Bundan sonrasını -en iyisi-
Yaşar Aksoy Ustamız anlatsın;
“İzmir Müftüsü Müftü Rahmetullah Efendi, 1919-1922 arası Yunan işgalinde, hem gizli direniş örgütünde gösterdiği üstün yararlıklar, hem de psikolojik olarak dini varlığının da etkisiyle halkta işgalciye boyun eğmeme noktasında inanılmaz bir moral vermiş, bir gerçek kuvayı milliyeci idi..
Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkan ve büyük kitlelere ulaşan 'Gavur Mümin -Gazi Paşa’nın Casusu' isimli kitabımda Rahmetullah Efendi bölümünü kısaltarak sunayım önce: ‘Yunan İşgalinde İzmir gizli direniş örgütünün bir üyesi olan ve tüm vatanseverler üzerinde dini ve milli bir psikolojik ağırlığı bulunan İzmir Müftüsü Rahmetullah Çelebi Efendi, işgal öncesinde İzmir’de Maşatlık Tepesi’nde düzenlenen Redd-i İlhak Mitinginde, vatan sevgisinin dinsel imandan kaynaklandığını belirtmiş, 'Kardeşlerim, ciğerlerinizde bir soluk nefes kaldıkça, damarlarınızda bir damla kan kaldıkça, anavatanımızı düşmanlara teslim etmeyeceğinize Kur’an-ı Kerim’e el basarak benimle birlikte yemin edin…' şeklindeki söylevi ile şehir halkını direnişe çağırmıştı.
Yunan İşgal boyunca Türklerin din şemsiyesi altında korunmasını sağladı, İşgal Valisi Steryadis ve Kumandan Zafiryu ile dikkatli bir ilişki sağlayarak görevinin başında kalmasını bildi ve Milli Mücadele'ye manen desteğini sürdürdü. Osmanlı Devleti’nin son, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Müftüsü olan Rahmetullah Efendi, Gazi Mustafa Kemal’in takdirini kazandı, 29 Ocak 1923’te Atatürk’ün Latife Hanım’la nikâhlarını kıydı.
Vefat ettiği 28 Ağustos 1944 tarihine kadar müftü idi. Aydın ve vatansever bir din adamıydı.
Yıllar içinde tahrip olan kabri, gazeteci Hasan Tahsin Kocabaş’ın ısrarlı takibi ve Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun emirleri ile 2017 yılında yeniden onarıldı. Namazgah’taki konağı ise Konak Belediyesince 2015 yılında restore ettirildi, ancak bina sahipsiz kaldı.
Bölge zaten sonra Suriyelilerin ve Afrikalıların işgali altına girdi.
Koruma altında, ancak içinde kiracı olmadığı için giren çıkanın belli olmadığı tarihi konak, 7 Mayıs akşamı bilinmeyen kişilerce ateşe verildi, bina kül oldu.
Şimdi diyecekler ki, tinerciler yaktı, sarhoşlar yaktı, mahalleye egemen olmuş Araplar yaktı, yok inşaat mafyası yaktı..
Hayır.. Hayır.. Hayır..
Sözünü ettiğimiz müftü konağının 200 metre ilerisindeki, büyük dedem Hattat- Hacı Hacı Emin Efendi’nin büyük oğlu dedem Müderris Hilmi Efendi’nin kurucu müdürlüğünü yaptığı tarihi ‘Misakı Milli İlkmektebi’ni de ateşe verdikleri zaman da aynı şeyler söylendi..
Ama okulun ateşe verildiği tarih 9 Eylül 1980 gecesi idi...Yani İzmir’in kurtuluş gününü gecesi...
İsmi de 'Misakı Milli' idi....
Kadifekale’den aşağı inen bir maskeli çete, okulu gece yarısı ateşe vermişti.
Dedemin okulu 3 gün dayansa, 12 Eylül askeri darbesi olacak ve okul kurtulacaktı. Olmadı..Günümüzde ise, ‘İstiklalin Müftüsü’ Rahmetullah Efendi’nin konağı ateşe verilebilir, koruyun, kollayın..’ diye televizyonlarda boğazını defalarca yırtan Gazeteci Hasan Tahsin Kocabaş’ın sert uyarılarına kimse kulak vermedi...
Ne valilik, ne belediye, ne Emniyet, ne de havalı Koruma Kurulları..
Hep demişimdir;
‘İzmir, her çevre tarafından işgal edilmiştir’ diye..
Yazıklar olsun.. Yuh hepimize…”
**
Bu güzel ülkenin kentleri, kasabaları gibi Güzel İzmir de kendisiyle özdeşleşen tarihi güzellikleriyle bir çekim alanı.
Tarihi, kültürel mirası korumak da insanlık görevimiz değil mi?
Yaşar Aksoy’un paylaşımını okuyunca Hasan Hüseyin’in dizeleri geldi usuma, yazdım yorum:
“Kör olasın demiyorum, kör olma da gör beni.
Gör beni…”
Koruma altındaymış ya Rahmetullah Efendi’nin konağı...
Nasıl korumaysa…
Sonra da Havra Sokağı’nın Kemeraltı girişindeki “Tarihi Basmane Lokmacısı’’nda karşılaştığım Orhan Beşikçi’nin sözlerini anımsadım;
“Basmane’de yaşanmış öyküler çok, bu binalar yok olursa bu öyküler de yok olacak!
1922 İzmir yangının yakamadığı yerler, şimdi yakılıp gidiyor…”