Yılda bir kez de olsa İzmir’den İstanbul’a yolum düşüyor. Kitap Fuarı’na denk getiriyorum yolculuğumu. Kitabın kalabalık kokusunu yaşamak farklı bir duygu yüklüyor bana.
Bu kez yine öyle oldu. İstanbul’un yolunu tuttum. TÜYAP İstanbul Uluslararası Kitap Fuarı’na katıldım. Şiirden Yayınları sergiliğinde Dingin Sözler Avlusu kitabımın imzasında bulundum.
Kalabalığım yoktu; ama yeni tanışlarım oldu, dolaşırken eski dostlarla karşılaştım, imza sıcaklığını yaşadım.
Kalabalık içinde kitaba gösterilen ilgiyi sevinerek izledim. Uzaklığa, ulaşım zorluğuna, sıkıntıya karşın kitabın havasını solumak, kitap sayfalarına dokunmak, söyleşilere, açık oturumlara katılmak bir başka mutluluk veriyor insana.
Kitap Fuarı'nın bu yılki ana izleği “İyi ki Varsın Edebiyat” olarak seçilmişti. İnsana umut dokuyan, içini ısıtan, sevgiyle donatan seçkin bir söz. Ben de içimden bu sözü yineleyip durdum.
Salt bu sözü mü? Sait Faik’i anımsadım; onun Haritada Bir Nokta öyküsündeki şu bölümü: “Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım… Ada’nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım, kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.”
Sait Faik bugün yaşıyor olsaydı, kuşkusuz “iyi ki edebiyat var” diyecekti, tutup yine kalemini öpecekti!
Suut Kemal Yetkin’in de dediği gibi “Yaşamı güzelleştiren, insanı hayata bağlayan, öz duygularla zenginleştiren edebiyattır.”
Peki edebiyat olmasaydı diye sorsak bir de kendimize. Dünya nasıl olurdu? Bana göre çekilmezdi. Edebiyatsız bir dünyada insanın yüzü, ruhu, duygusu, yaşam niteliği, ufku daha yoksul kalırdı derim.
Yaşamımızdan edebiyat, sanat, kitap, şiir, ezgi, renk eksik olmasın dostlar. Yazalım, yazışalım, paylaşalım, okuyalım, kitaplarla çoğalalım, edebiyatla donatalım gönlümüzü.
MELTEM’LE GEÇEN ŞEN YILLARIMIZ…
İyi ki varsın edebiyat demişken, gençlik yıllarımın dergisi Meltem’i aklıma düşürdüm. 50 yıl önce 1967 Kasım’ında estirmiştik o güzel rüzgârı Ankara’dan. Ben sorumlu yönetmendim, Mutlu Şenel sahibi. Memur gelirimizin birikimleriyle oluşturmuştuk beş genç arkadaş: İsmail Yılmaz, Ayşe Gülen, İdris Dinçer’i de katarak…
Elimde 15 sayılık ciltlenmiş Meltem dergileri var. Özenle saklıyorum onları. Elime her alışımda, sayfalarını çevirişimde nasıl duygulanıyorum bir bilseniz. Dergide yazıları, şiirleri, öyküleriyle dostlarımı anıyorum.
Yazarlarımız, şairlerimiz arasında kimler yoktu ki… Sami N. Özerdim, Sadık Deniz, Ahmet Altümsek, Hidayet Karakuş, Kasım Avcı, Hüseyin Atabaş, Şevket Apalak, Sina Akyol, Halim Yağcıoğlu, İlham Behlül Pektaş, Şahinkaya Dil, Erhan Tığlı, İsmet Kemal Karadayı, Ayhan Kırdar, Ergun Evren, Mehmet Kıyat, Aydın Karasüleymanoğlu, Enver Naci Gökşen, Şevket Yücel, H. Zekâi Yiğitler, Kerim Aydın Erdem, Ali Çapan, Ersen Tolunay, Abdullah Neyzar Karahan, Ünsal Piroğlu, Tahsin Şentürk, Abdülkadir Bulut, Ahmet Telli…
Meltem kapandıktan yıllar sonra İzmir’de Ünlem Dergisi’nin kurucular kurulunda bulundum. Alaz Dergisi’nde Mehmet Mahzun Doğan’la birlikte editörlük yaptık. Dergi çıkarmak, sorumluluk almak, genç yazıncılara pencere açmak ne güzeldir.
İzmir’de Meltem’e de yazan şair dostlarım Sina Akyol, Hidayet Karakuş, Meltem’e düşünsel, duygusal desteğini eksik etmeyen eleştirmen Mehmet Yaşar Bilen’le ne zaman buluşsak, mutlaka Meltem’i anarız, dostların kulağını çınlatırız. Geçen yıl yitirdiğimiz, Meltem’in de dost şairlerinden Neyzar Karahan’ı da anımsayarak, özleyerek…