Sayısal anlamda uzun yaşamak yeterli mi? Amaç salt seksenlere, doksanlara, yüzlere varmak mı? Ömrü tadıyla, tuzuyla; eğrisi, doğrusu, hüznü, sevinci, umudu, erinciyle uzun kılmak; anlamla, özenle korumak mı daha geçerli dersiniz?
Ot gibi değil; dolu dolu, gereğince, gerçekliğince yaş almak, yaşamak, yaşlanmak... Bunca yaş ne çabuk geçti yahu; anlamadım, ayrımına varamadım demeden... Keşkelere gereksinim duymadan...
Yaşama dört elle sarılan; yontular, resimler yapan, romanlar, öyküler, şiirler, tiyatro oyunları yazan, müzik yapıtları besteleyen ünlü insanlar geliyor aklıma. Üreten insanların yaşamla ne denli uyuştuklarını, ömür denen o anlamlı süreyi ne denli doğru, olumlu, yaratıcı kullandıklarını anımsayınca, içim aydınlanıyor. Kışkırtıyorum kendimi sevgiye, barışa, insanca yaşama isteğine, yaşama sevincine...
ABD'li ünlü komedyen George Carlin'in “Hiç unutmayın ki yaşam, aldığımız soluklarla değil, soluk kesen anlarla ölçülür” diye seslenen sözünü önemsiyorum.
Keyif dediğimiz sözcük, bireyin, koşullar elverişsiz de olsa kendini sağlık, güç, rahatlık bağlamında doyurucu ve kıvançlı durumda sayması anlamını içeriyor.
Gönenç, erinç, istek, beğeni... Yaşama anlam katan, yaşamı çoğaltan özellikler...
Gazete haberlerinden öğrendim; 5 ve 7 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da “Mutlu İnsan Zihin Ruh ve Beden Festivali” vardı. Türkiye'den ve dünyadan önemli uzman ve eğitmenlerin katılımıyla gerçekleşen festivalin amacının umutsuzluğun, ruh çöküntüsünün yaşamı kararttığı günümüzde, insanı mutlu kılmak, ruhsal bozukluğunu gidermek, “bedenimizi ve ruhumuzu pozitif enerjiyle kuşatıp bunu çevremize de yansıtmak” olarak vurgulanmış.
İzmir’de de yarın “Uluslararası Keyifli Yaş Alma Fuarı ve Kongresi” başlıyor. Bu da bir ilk.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce düzenlenen fuarda, “Türkiye’de giderek artan yaşlı nüfusla birlikte, sağlıklı yaş almaya dikkat çekilip keyifli yaş almaya yönelik öneriler üretilecek, yaş almanın biyolojik, psikolojik, sosyal ve kültürel boyutları irdelenecek.”
Yaşlanma konusunda toplumsal algı ve genel kabul görmüş yaklaşımları sorgulayarak, keyifli yaş almak için Türk toplumuna özgü izlemin (strateji) de önerileceği fuara katılan vatandaşlar, alanında uzman akademisyenler ve başarılarıyla topluma mal olmuş ünlülerle birlikte yaş alma üzerine etkileşimli sunumlar, söyleşiler ve atölyelere katılabilecek.
Düşünce güzel, bunu yaşama geçirmek, eylemli kılmak daha bir güzel. Bu algıyı yerleştirmek, yaygınlaştırmak, yaşlanma ürküntüsünü, korkusunu olumlu yönde geliştirmek bir kazanç.
TÜİK'in 2015 verilerine göre, Türkiye’de 6 milyon 495 bin 239 kişi 65 ve daha üstü yaşlardaymış. Türkiye 167 ülke arasında en yüksek yaşlı nüfus oranına sahip ülke olarak 66. sıradaymış!
Bu yaşlardaki insanlarımız ne denli mutlu, keyifli, sağlıklı, üretken yaşıyorlar ola?
Kuşkusuz uzun yaşamak, ömre ömür katmak iyi; ancak insanları mutlu, huzurlu, sevinçli, katılımcı, paylaşımcı, dirençli, aydınlık yaşatmanın da siyasal erkin, yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının görevi, ereği, işlevi olduğunun bilincinde olarak…
... “Yaşamak şakaya gelmez” diyen Nazım Usta’yı anarak, dizelerini anımsayarak ve de hep yaşama sevincini önde tutarak...
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
Şairin sözüne bir kez daha alkış tuttum; “yaşamak güzel şey be kardeşim!” dedim yeniden, umut gülleri açtı yüreğimde.