İzmir, uzun süredir etkisini artıran kuraklık nedeniyle zorlu bir su yönetimi döneminden geçiyor. Kentin barajlarında yaşanan keskin düşüşler, artan nüfus ve değişen iklim koşullarıyla birleşince su güvenliği konusunda yeni adımlar atılması zorunlu hale geliyor. Tam da bu nedenle, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin düzenlediği “İzmir’in Su Sorunları Paneli”, hem uzmanlar hem de kent yöneticileri açısından kritik bir buluşma niteliği taşıdı.
Tepekule Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen panel, içme suyu temininden yer altı suyu kullanımına, iklim krizi etkilerinden uzun vadeli yatırımlara kadar geniş bir çerçevede tartışmaları bir araya getirdi. Panele akademisyenler, teknik uzmanlar, İZSU yöneticileri ve meslek odası temsilcileri yoğun ilgi gösterdi.
Barajlardaki kritik seviyeye rağmen kesintisiz su yönetimi
İZSU Genel Müdürü Gürkan Erdoğan, panelin açılışında yaptığı kapsamlı sunumda İzmir’in mevcut içme suyu tablosunu tüm ayrıntılarıyla ortaya koydu. Erdoğan, özellikle Tahtalı ve Gördes Barajı’ndaki kritik seviyelere karşın kentin susuz bırakılmadığını belirterek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Gördes Barajı artık işlevini yitirmiş durumda, Balçova Barajı fiilen boş, Tahtalı’da ise yalnızca 3 milyon metreküp su bulunuyor. Buna rağmen İzmir’de musluklar akmaya devam etti. Çünkü kaynaklarımızı aşırı tüketim yerine kontrollü bir modelle yönettik.”
Erdoğan, yaz aylarında uygulanan gece kesintilerinin suyun ömrünü uzatan teknik bir zorunluluk olduğunu hatırlatarak, yüksek talep saatlerinin baskısını azaltmak için hatların bu şekilde korunduğunu ifade etti. Büyük depoların gece doldurulup gündüz devreye alınması sayesinde barajlardaki düşüşün kontrol altına alındığını belirtti. Bu uygulama ile Tahtalı Barajı’nın ömrünün uzatıldığı vurgulandı.
Kuyular yenileniyor, kaçak sondaj ciddi tehdit oluşturuyor
Panelde en çok dikkat çeken başlıklardan biri de kaçak kuyuların su kaynakları üzerindeki baskısı oldu. Erdoğan, özellikle Sarıkız bölgesinde saniyede 2 bin 500 litre verimle çalışan kaynakların İzmir için hayati önemde olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Ekiplerimiz burada 11 kuyuyu yeniledi. Ancak aynı bölgede kontrolsüz biçimde açılan kaçak kuyular yer altı su seviyesini hızla düşürüyor. Ruhsatsız kuyular, yalnızca bölgenin değil tüm kentin su kaynaklarını zayıflatıyor.”
Erdoğan, DSİ’den izin alınmadan açılan her kuyunun su güvenliği açısından bir tehdit oluşturduğunu, bunun yalnızca İzmir’in değil bölgenin tamamının geleceğini ilgilendiren ciddi bir sorun olduğunu vurguladı.

Yeni su kaynakları devrede, tüketimde düşüş sağlandı
İZSU’nun hem kaynak geliştirme hem de su tasarrufu konusunda eşzamanlı çalışma yürüttüğünü aktaran Erdoğan, Halkapınar’daki kuyuların devreye alınması ve Güzelhisar Barajı’ndan kente su taşınmasıyla önemli bir kapasite artışı sağlandığını belirtti. Ayrıca su tüketiminde kademesiz tarifesi olan tüm abone gruplarında kademe uygulamasına geçilmesiyle nisan–eylül döneminde yüzde 12’lik bir tüketim azalması görüldü.
Park ve bahçelerde su tüketimini azaltmak amacıyla birçok sayaç devreden çıkarıldı. Tüm bu uygulamalarla birlikte kente yaklaşık 25 milyon metreküp ilave su kaynağı kazandırıldığı açıklandı.
Erdoğan ayrıca Sarıkız Terfi İstasyonu’nun yenilendiğini, uzun vadede gri su sistemlerinin yaygınlaştırılması için çalışmaların sürdüğünü kaydetti.
İzmir’in uzun vadeli güvenliği için iki baraj öne çıkıyor
Panelde tartışılan bir diğer önemli başlık ise İzmir’in gelecek yıllardaki su arz güvenliği oldu. Erdoğan, mevcut projeksiyonlara bakıldığında yaşanan sert kuraklığın geçmiş planlarda öngörülmediğini belirtti. Kent için gerçek anlamda stratejik nitelik taşıyan iki barajın altını çizdi:
“Düvertepe ve Başlamış Barajı, İzmir’in geleceğini belirleyecek iki büyük yatırımdır. Bu barajlar, Tahtalı ve Gördes ile kıyaslanabilecek büyüklükte kaynaklar sunuyor. Kente uzun vadeli güvence sağlayacak esas projeler bunlardır.”
Erdoğan, küçük ölçekli barajların belirli bölgeler için önemli olsa da İzmir’in bütününe hizmet edecek güçlü bir sistem oluşturmadığını, bu nedenle kalıcı çözümün büyük hacimli yatırımlardan geçtiğini dile getirdi.
Kayıp–kaçak oranlarında Avrupa seviyesine yakın tablo
Panelde soruları yanıtlayan Gürkan Erdoğan, kentteki kayıp–kaçak oranının yüzde 25 seviyesinde olduğunu söyledi. Bu oranın Türkiye ortalamasının üzerinde, Avrupa Birliği gösterge değerleriyle de uyumlu olduğunu belirten Erdoğan, özellikle kent merkezinde son bir yılda belirgin bir iyileşme kaydedildiğini aktardı.
Sistemin yenilenmesinin en zor fakat en kritik adım olduğunu vurgulayan Erdoğan, yatırım çalışmalarının sahada hız kesmeden sürdüğünü ifade etti.
“Su hem yokluğuyla hem fazlalığıyla sınavdır”
İMO İzmir Şube Başkanı Bengi Atak, bu yıl yaşanan su sıkıntısı ve sel felaketlerine değinerek toplumda su bilincinin güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Atak, “Su, bazen fazlalığıyla bazen yokluğuyla bizi sınayan bir güç. Bu yalnızca İzmir’in değil Türkiye’nin ortak meselesi” dedi.
Programın devamında akademisyenler kentin tarihsel su yapılarından iklim krizinin arttırdığı baskılara, su tahsis modellerinden sürdürülebilir planlamaya kadar geniş bir teknik çerçevede değerlendirmelerini paylaştı. Yoğun katılımla süren panel, soru–cevap ve çözüm önerilerinin tartışıldığı bölümüyle tamamlandı.




