Reyhan Şenay/16 Ekim 2025 tarihinde cezaevinden izin alarak dışarı çıkan A.Ç. eski eşi Gülben Duru’yu çocuğunu okuldan almak için beklerken öldürdü. Sokak ortasında öğle saatlerinde yaşanan cinayetin, polis noktasına yakın Yenişehir Mahallesi, 1247 sokakta gerçekleşmesi dikkatleri çekti.
Bir başka cinayet ise Bornova’da işlendi. 70 yaşındaki R.T. (70), henüz belirlenemeyen bir nedenle yatalak olduğu öğrenilen kanser hastası eşi İzade Teker’i (69) öldürdü. Karısını öldürdükten sonra polisi arayan R.T., kendisini ihbar etti.
"İNTİHAR DEĞİL, CİNAYET"
Öte yandan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi KYK yurdunda kalırken ortadan kaybolan ve 18 gün sonra cesedi bulunan Rojin Kabaiş için adalet arayışı sürüyor. 10 Ekim 2025 tarihinde ortaya çıkan Adli Tıp Raporuna göre Rojin’in bedeninde kimliği belli olmayan iki ayrı kişnin DNA’sı tespit edildi. Van Barosu Kadın Hakları Merkezi ve Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezinin, gerçeğin ortaya çıkarılması için sayısız başvuru yapmasına karşın sonuç alamadığı olayın aydınlanması için İzmir Kadın Platformu yürüyüş düzenleyerek; olayın “İntihar değil, cinayet” olduğunu tek yürek haykırdı.
İzmir Barosu Genel Sekreteri Avukat Zöhre Dalkıran, baro olarak kadın cinayetlerine karşın yaptıkları tüm etkin mücadeleye rağmen, cinayetlerin önüne geçilemediğini söyleyerek, “İstanbul Sözleşmesi’nin bütüncül yaklaşımının uygulanması gerekiyor” dedi. Avukat Dalkıran, şiddetin nedenleriyle mücadele etmek yerine polisiye önlemlerle müdahele edilmeye çalışıldığının, bunun da çözüm üretemediğini vurguladı. Dalkıran, “Şiddetten arındırılmış şehirler yaratma ve kadının şiddet karşısında kendini koruyabileceği güçlü bir mekanizma ortaya koymak, kadınların sosyal ve ekonomik olarak kendini var etmesi için çözüm üretmek zorundayız. Bu mekanizmanın bir tarafı emniyet, polisiye tedbirler olabilir, ancak önleyici tedbirler olmadığı sürece yeterli değil.” dedi.
"ERKEKLER CEZASIZLIK POLİTİKASINDAN CESARET ALIYOR"
Ceza İnfaz Yasası’na işaret eden Dalkıran, sürekli yasanın torba kanunlarla değiştirilmesinin yasayı zayıflattığını belirtti. Erkeklerin cezasızlık politikalarından cesaret aldığını vurgulayan Avukat Dalkıran, erkeklerin şikayet olsa, polis soruşturma yapmaz; polis soruşturma yapsa savcı dava açmaz, savcı dava açsa hakim ceza vermez, hakim ceza verse infazı olmaz gibi bir zincirin varlığından cesaret aldığını söyledi. Cezaevinden izinli çıkan bir suçlunun keski karısını rahatlıkla hedef alabildiğini ya da koruma kararına rağmen başka birinin rahatlıkla cinayet işleyebildiğini hatırlatan Avukat Dalkıran, caydırıcı bir politika olmasının önemini vurguladı.
"CİNAYETLERİN SORUMLUSU SİSTEMİN KADIN POLİTİKASI"
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İzmir Temsilcisi Tülin Osmanoğulları ise 2025 yılının Aile Yılı ilan edildiğine işaret ederek, “2025 yılı daha en başında aile yılı ilan edilir edilmez, bu kadınların ölüm fermanıdır boşuna demedik. İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılırken de aynı şeyi söyledik. Tüm kadın cinayetlerinin sorumlusu sistemin kadın politikasıdır. Her gün bu ülkede çıkıp bizi yönetenler, daha çok kadını hedef alan, kadınların haklarını hedef alan konuşmalar yapıyorlar. Medeni kanundan tutun, nafaka hakkına, miras hakkına, giyim kuşamımıza kadar, her şey kısıtlanıyor. Bu yüzden de bu cinayetlerin hiçbiri münferit değil, hiçbiri tesadüf değil, bizi yöneten siyasi iktidarın politikası sonucundadır.” diye konuştu.
Osmanoğulları, İzmir’de sokak ortasında, üstelik karakola çok yakın bir noktada bir suçlunun cezaevinden izinli çıkarak eski karısını öldürebilmesinin bunun bir kanıtı olduğunu belirtti. “Neden bu adam dışarı çıkarken eski karısına bilgi verilmiyor, ya da adama bir elektronik kelepçe takılmıyor, ya da adam nasıl sokak ortasında karakola yakın bir noktada 12 yerinden bir kadını rahatlıkla öldürülebiliyor? Tüm bunlar gerekli önlemlerin alınmadığının göstergesi” diyerek, cezasızlık politikasının sonucu olduğuna işaret etti.
