Sınırlarımızın gerisinden gelen top sesleri ve barut kokuları sanıyorum hepimizin askeri bilgilerini gözden geçirmesine vesile oldu... Çocuklar bile, Çin işi-japon işi oyuncakları çöpe atarak sadece oyuncak silahlarını kuşanıp "Gez, göz, arpacık" deyip tetiği çekiyor...
Eh! bendeniz de mesleki geleneklere uyup "Gez, gör, yaz" prensibi ile bu can sıkıcı ve de meteorolojik vaziyetler sebebiyle kendimi şehir içi ve dışında gördüklerimi sizlere aktarmaya devam ediyorum...
Önceki haftalarda Urla, Buca, Kemalpaşa dolaylarındaki köylere dalıp vatandaşlarla, muhtarlarla görüşüp kayda değer gördüklerimi sizlere aktardım. Örneğin,Kemalpaşa'nın "siyaset mağduru" Sarılar köyünde Nuri Poyraz'ın kahvehanesinde genç ve iş bitirici muhtarı Günay Kocaçam ile görüşüp dertlerini dinlemiştim. Köy halkı iktidara oy vermediğinden mi nedir bilinmez, iktidar yanlısı Belediye Başkanı uzun süre köye pek uğramamış. Bu sözleri sevgili muhtar dostlar arasında bana aktarırken ben de ses kaydına almıştım. O yazımın çıktığı günün ardından Kemalpaşa Belediye Başkanı yanındakilerle birlikte muhtarı ziyaret etmiş...
Sevindim doğrusu...
İnşallah Muhtar Bey bilinen dert ve isteklerini sevgili Başkana anlatmıştır. Takdir edersiniz ki, bizlerin amacı, "bağcı dövmek" değil, o bağdan "bir salkım üzüm alabilmek" olduğuna göre, 600 yıllık 450 hanelik bu Yörük köyünün cefakar 1200 vatandaşının isteklerinin paylaşılmasıdır...
Bu arada yine köy muhtarımızın anlattıklarına göre köyün sırtlarından geçen tarihi bir "kervan yolu" da varmış. Eskiden bu yoldan kervanlar Aydın, Denizli gibi beyliklerin bulunduğu noktalara ulaşırmış. Bakalım bu yol ne zaman ülkemizin "turistik gündemine" getirilecek? Bunu da umutla bekleyip görerek ve yazacağız...
Öyle ya, Kuşadası'nda "turizm ateşi" yakıldığına ve de kaymakam Muammer Aksoy'un dediği gibi "Kuşadası artık doktor reçetelerinde yer alıyorsa!" Kemalpaşa'nın tarihi "Kervan yolu" neden dünyanın gündemine getirilmesin!..

***

Bugünlerde meteorolojik durumlarda can sıkıntısına yol açıyor. Sisli-puslu bir İzmir gününde kendimi sokağa attım; hatta körfezin diğer yakasındaki Karşıyaka'ya vapurla geçtim. Karşıyaka ve Karşıyakalılar her zamanki gibi canlı ve neşe içinde günlük hayata devam ediyordu. Anlayacağınız Karşıyaka metrosu, vapuru, tramvayı ile mutlu ve umutlu insanların koşuştuğu bir ilçemiz olarak İzmir' e el sallıyordu...

***

Karşıyaka'dan yine vapurla Konak'a döndüm. Karaya ayak bastığımda gözüme çarpan ilk görüntü "İzmir Tramvayı"nın son teftişinin yapılışı idi. Yeşil çim döşenmiş yolda duraklar ve turnikeler aşağı-yukarı bitmiş, ilk deneme seferi dolayısı ile asılan bayraklar hala yüreklere su serpiyordu.
İzmir'i "Devlet yardımının yapılmadığı" iddiaların arşa ulaştığı bir dönemde kendi imkan ve uluslararası kredileri ile şaha kaldırmaya çalışan Büyük Şehir Belediyesi'nin Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun diğer faaliyetleri de şehrin elektronik billboardlarında dolaşıyordu... Örneğin, kentin farklı bölgelerine, biri "tam otomatik" olmak üzere 3386 araç kapasiteli 10 otopark daha yapılacak olması da çok önemli...

***

İzmir bugünlerde gerçekten "büyüme sancısı" çekiyor... Üçkuyular'dan, Konak, Alsancak ve Halkapınar'a kadar uzanan İzmir Tramvayı için yapılan düzenlemeler sebebiyle kapanan yollar, açılan yeni alternatif yollar belki kafaları karıştırıp, kötü niyetlilerin aramızda kara propagandasına yol açsa da gerçek İzmirliler umutla güzel günleri bekliyor.

Tabii bu arada yollardaki trafik düzenini sağlamaya çalışan cefakar trafik polislerine rağmen, hoş görü sahibi olmayan bazı eski tarz görevlilerinde bir elinde düdük, diğerinde ceza makbuzu ile göze hoş gelmeyen görüntülere sebep olması hiç hoş karşılanmıyor!

***

Kemeraltı, Hisar Cami çevresi kıpır, kıpır! İnsanlar buralardaki dar sokaklarda, otantik mekanlarda alış-verişe çıkıp esnafın kasasına katkıda bulunurken yine bazı belediyelerin yetki kargaşasına da şahit olursunuz. İzmirli hanımların küçük kahvehanelerde buluşup, dost sohbetleri yaparken Tarot ve kahve falına baktırmaları da değişik bir duygu patlamasına yol açıyor. Özellikle 906 sokaktaki kahve sohbetlerinin yapıldığı mekanlarının önüne sandalye atılışına Konak Belediyesi ceza yazarken, Büyükşehir Belediyesi'nin de tabela ve diğer konulardaki yetki tartışması ve ceza yazması esnafının da, buraya kahve gününe gelen hanımların "İzmir tadındaki" keyfini kaçırıyormuş!
Sanırım trafik gibi, Belediyelerin de bu konulara bir el atması gerekiyor.

***

ÖCAL ULUÇ'a nazar değdi
Geçtiğimiz hafta sonunda değerli dostum, İzmir basının Öcal abisi, gazeteci-yazar Öcal Uluç, uzun süren gribi atlatamayınca hemen Urla Devlet Hastahanesi'ne kaldırılmış. Haberi hastanenin değerli başhekimi, kıymetli dostum Demirel Adıgüzel'den aldım. Hemen Urla Yoluna düştüm. Dr. Adıgüzel telefon da "Öcal Bey, değerli eşi Özay Hanım'ın da refakatinde misafirimizdir, gereken müdahale yapılıyor. Kısa sürede bu durumu atlatır" deyince biraz rahatladım.
Kendisiyle her gün yakinen ilgileniyorum. Tüm dostlarına sevgi, selam ve sağlıklı günler dileklerini gönderdi.