Türkiye'nin en güzel sahillerine, en güzel koylarına ve belki de en temiz denizlerinden birine sahip olan Karaburun yarımadasında tam bir doğa katliamı yaşanıyor. Bu yarımadanın çepeçevre etrafında yer alan, hemen her biri bir “ Mavi Yolculuk destinasyonu” niteliğine sahip güzelim koylar balık çiftlikleri tarafından işgal edilmiş durumda.

Aslında kıyıdan belli bir uzaklıkta bulunması gereken bu çiftlikler adeta koyların içine girmiş. Belli bir dar alanda yüksek popülasyonda biraraya gelen balıklar çiftlik havuzlarının altındaki  ve çevresindeki denizaltını kirletip  bu bölgede denizaltı faunasının bozulmasına neden oluyor. Diğer taraftan da bu çiftliklerin atıkları olan naylon halatlar, plastik sarf malzemeleri, kırık dubalar, Vb. malzeme de bu güzelim koyları  berbat ediyor.Bunların  bir kısmını  kayıkla koy koy gezerek kendim  gördüm, bir kısmını ise benim gidemediğim yerdeki  kirliliği görenler anlattı. Balıklıova, küçükbahçe, Karaburun hattında seyahat ederseniz bunları rahatlıkla görebileceksiniz.

Oysa  tam  karşısındaki Sakız adasında ve diğer Yunan adalarında bir tek balık çiftliği dahi göremezsiniz. Ben birçoğuna gittim. Göremedim. Ya kimsenin göremeyeceği ücra köşelere koyuyorlar yada gerçekten  balık çiftlikleri kurulmasına  izin vermiyorlar.

Bizim balık çiftlikleri ve diğer kirlilik unsurları ile kullanılmaz hale getirdiğimiz güzelim koyların Yunan adalarındaki benzerlerine adaya gelen turistlere turlar düzenleniyor, para kazanılıyor.

Yarımadadaki kirlilik sadece balık çiftlikleri ile mi sınırlı. Hayır.  Burada Ildırı – Küçükbahçe  kavşağını geçer geçmez tepede yer alan bir Mermer ocağı varki, yarattığı kirlilik taaa Sakız adasından bile görülüyor. Mermer ocağı tüm atıklarını dağdan aşağı yuvarlayıveriyor.

Yarımadadaki  çeşitli maden ocakları, Rüzgar enerjisi santralleri, güneş enerjisi santralleri  ve bunların yapılması için  ayrılan alanlarda  doğal bitki örtüsünün yok edilmesi buralardaki   böcek ve hayvan varlığını da tehdit ediyor.

Nitekim, Karaburun Yerel Fok Komitesi, Karaburun Sivil İnisiyatif ve Yaylaköy Muhtarlığı, tarafından yapılan açıklamada Tüm RES yatırımlarının ve yeni bir RES yatırımı olarak yapılması istenen  Lodos Enerji’nin GES projesinin ekosistem bütünlüğüne ve faunaya zarar vereceği, projenin Özel Çevre Koruma Bölgesi içerisinde yer aldığı ve bu nedenle bölgenin biyolojik çeşitliliğini tehdit ettiği vurgulandı. Yerel halk ve çevre savunucuları, projenin iptali için mücadelelerini sürdürüyor. Bu amaçla  açılan davada mahkemeye  sunulan Bilirkişi raporunda, proje alanının Özel Çevre Koruma Bölgesi içerisinde yer aldığı ve bölgenin biyolojik çeşitliliği nedeniyle “Kesin Korunacak Hassas Alan” olarak tescil edildiği de ayrı bir gerçek olarak karşımızdadır.

Herbiri  ayrı bir turizm destinasyonu olabilecek koylarda, alternatif turizm için büyük gelecek vadeden  yarımada köylerinde ve  diğer alanlarda böylesi yatırımlara dur deyip buraların turizm potansiyelini canlandıracak tedbirlerin alınması hem doğayı korumak hemde bölge halkının refahını yükseltmek açısından önemlidir.