Güliz Yıldız ZEREN/Meslek seçiminde ilk hayali gazeteci olmak olan Hülya Gülbahar, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünde 1 yıl okuduktan sonra gazeteciliği iyi yapabilmenin yolunun hukuku bilmek olduğu desturuyla hareket ederek hukuk fakültesine gitmeye karar veriyor. Ve hikâye böyle başlıyor...

Bu hikâyeye Gülbahar’ın çocukluğu, genç kızlığı, İzmir’de emekçi bir ailede, yoksul bir semtte yetişmesi ve yaşam yolundaki tüm olaylar ve kişiler yön veriyor. Feminist Avukat, Kadın Hakları Aktivisti Hülya Gülbahar, neredeyse çeyrek asırdır Türkiye Kadın Hareketi aktivisti olarak mücadele alanlarında kadınlarla bir arada yer alıyor. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın uzun yıllar gönüllü avukatlığını da gerçekleştiren Av. Gülbahar, Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK Platform) çatısı altında hak arayışı mücadelesi sürdüren kadınlarla el ele kol kola omuz omuza dayanışmayı sürdürüyor.

“İnsan Hakları” ödülünü aldı

Kadın Hakları Aktivisti Avukat Hülya Gülbahar’ın uzun yıllar süren mücadelesi geçtiğimiz yıl Hollanda’dan aldığı İnsan Hakları Lale Ödülü ile taçlandı. Bu ödülün kendisi için büyük bir onur olduğunu belirten Hülya Gülbahar “Hollanda bu ödülü dünya çapında insan hakları aktivistlerine veriyor. Tüm ülkelerden gösterilen adaylar arasında önce ilk 10, sonra ilk üç seçiliyor ve nihayet birinci belirleniyor. Bütün bu süreçten sonra birincilik ödülünün bana verilmesi büyük bir onur. Cumhuriyetin 100. yılında, Türkiye’de kadınlar olarak verdiğimiz mücadeleye saygı ve takdir duyguları ile bana verildiğini düşünüyorum. Bu da ayrı bir onur. Bu ödül aynı zamanda insan haklarının ayrılmaz bir parçası olan ve dünyada hala bunu anlamamakta direnenlerin olduğu bir zamanda kadının insan haklarına verilmiş oldu; bunu da ayrıca önemsiyorum” diyerek duygularını dile getirdi.

Bugün EŞİK Gönüllüsü olarak yoluna devam eden Av. Gülbahar, Türkiye’de kadın hakları mücadelesiyle ilgili yaşananlar ve bu konudaki çalışmaları hakkında şunları söyledi:

Eşya değil anılarını topluyorlar Eşya değil anılarını topluyorlar

“Benim hayatım kadın hareketinin yükseliş dönemine denk geldi. 12 Eylül 1980 askeri darbesi öncesinde çok gençtim ama yine de kadın hareketi içinde yer almıştım. 1980 sonrasında kadınlar yeniden örgütlenirken ilk kez feminizm kavramını açıkça telaffuz etmeye ve kadınlar olarak siyasi partiler ve gruplardan bağımsız düşünmeye, örgütlenmeye ve hareket etmeye başlanmışlardı. Çok heyecan verici bir süreçti. Başarıdan başarıya koştuk. Dayağa Hayır Yürüyüşü ve kampanyası ile kadına karşı şiddetle mücadelede önemli bir farkındalık yaratıldı. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Kadın Eserleri Kütüphanesi gibi önemli kadın kurumları yarattık. Medeni Yasayı, Türk Ceza Yasası’nı tamamen değiştirdik. Anayasa’ya hem bireysel olarak, hem de ailede eşitlik ilkesini yerleştirdik. Kadın Bakanlığı ve değişik bakanlıkların içinde kadın birimleri, TBMM’de kadın erkek eşitliği komisyonu gibi değişik kurumlar oluşturduk. Çok başarılı, çok coşkulu bir süreçti. Kadın hareketi her kampanyada biraz daha büyüdü. Bu kazanımları hep kadın örgütlerinin bir araya gelerek oluşturduğu platformlar şeklinde örgütlenerek gerçekleştirdik. Her büyük kampanya, Medeni Yasa Platformu, Türk Ceza Yasası Platformu, Anayasa Kadın Platformu, İstanbul Sözleşmesi Platformu gibi platformlar sayesinde başarıya ulaştı. Bunlar kazanım platformları idi. EŞİK ise, aynı çizginin devamı ve fakat bu sefer bu kazanımları koruma platformu. Benim şansım, tüm bu platformları örgütleyenlerden ve sözcülerinden biri olmamdı. Kazanılan her bir hakkın ardında yoğun bir emek ve mücadele var. Her bir hak için inanılmaz hikayeler birikti aslında. Şimdi de korumaya çalıştığımız hakların anıları birikiyor. Bir gün onlar da yazılır.”

EŞİK en geniş siyasi yelpaze

Örgütlenme ve farkındalık yaratma noktasında EŞİK’in çalışmalarını sorduğumuz Av. Gülbahar “EŞİK, 300’ün üzerinde kadın ve LGBTİ+ örgütün birlikteliği olarak kuruldu. Türkiye’nin en geniş siyasi yelpazesi EŞİK’te. Siyasi partilerin ve sendikalar ile meslek örgütlerinin kadın birimleri de EŞİK’te. Böylece hem Türkiye çapında örgütlülüğü gerçekleştirmiş oluyoruz, hem de hayatın değişik alanlarındaki örgütlülükler ile birlikte çalışabilme şansını yakalamış oluyoruz. EŞİK çalışmalarını tamamen gönüllülük temelinde yürütüyor. Hiçbir yerden fon almıyor. Bunlar EŞİK’i tamamen bağımsız kılan ilkeler” yanıtını verdi.

Kadın cinayetleri yüzde 1400 arttı

Savaş halindeki Ukrayna’nın bile sözleşmeye taraf olurken, Türkiye’nin devlet olarak İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin kabul edilemez olduğunu belirten Av. Hülya Gülbahar sözlerini şöyle sürdürdü:

“Cumhuriyet ile gelen kazanımlar ve 1980 sonrası yılların büyük yasal reformları ile Türkiye’de kadın hakları birçok ülkenin ilerisine geçmişti. Ama ne yazık ki bu yasaları hiçbir şekilde etkin olarak uygulayamadık. Bir devlet politikası olarak bu haklar hep kağıt üzerinde bırakıldı. Eşitsizlik propagandası kadına karşı şiddetin katlanarak artmasına neden oldu. 2002-2009 arasında kadın cinayetleri yüzde 1400 arttı. O günden bugüne artarak devam ediyor. Elimizde sağlıklı veriler olmamasına karşın günde en az 3 kadının öldürüldüğünü söyleyebilirim. Tüm bunlar yaşanırken Türkiye ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden taraf devlet olmaktan çıktı. Savaş halindeki Ukrayna bile sözleşmeye taraf olurken bizim çıkmamız Avrupa açısından da bir şok yarattı. Bugün Suudi Arabistan bile arka arkaya yaptığı reformlarla kadın erkek eşitliği konusunda eğitimden sağlığa kadar birçok konuda Türkiye’nin ilerisine geçmiş durumda.” 

Kadın hakları tüm dünyada saldırı altında

Kadın haklarının tüm dünyada saldırı altında olduğunu ifade eden Av. Hülya Gülbahar ataerkil anlayışın hala çok güçlü olduğunu belirterek “Kadın erkek eşitliği konusunda büyük mesafeler katetmiş olan İskandinav ülkelerinde bile hala örtülü ya da açık bir cinsiyetçiliğin sürdüğünü görmek mümkün. Dünyada sağ popülist liderlerin ABD’den Macaristan’a, Arjantin’den Hindistan’a coğrafi konumu, dini ne olursa olsun hepsinin başta kürtaj hakkı olmak üzere kadın haklarını hedefe koyduklarını görüyoruz. Hepsi, kadını tekrar aileye hapsedip, çok çocuk doğurtup ev köleleri haline getirmenin peşinde. Zor zamanlardan geçiyoruz ama baskının olduğu her yerde direniş vardır. Direniş kadınlara çok yakışıyor” diye konuştu.

Olympe De Gouges’den ilham aldı

Neredeyse 50 yıldır yürüttüğü mücadelede birçok kadına ilham olan Hülya Gülbahar, kendisinin ise Fransız feminist Olympe de Gouges’ten ilham aldığını söyledi. Fransız Devrimi’nde aktif olarak yer alan Gouges, ölüm cezasının kaldırılması, mahkemelerde halk jürilerinin kurulması, Fransız sömürgelerindeki kölelerin özgürleştirilmesi, evlilik dışı çocukların tanınması, gelir vergilerinin adaletsizliği, yoksulluk konularında mücadele etti. Meclisin çıkardığı İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin sadece erkek haklarını düzenlemesini eleştirerek 1791 yılında Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ni yayımladı. Gouges’ten çok etkilendiğini belirten Av. Hülya Gülbahar sözlerini şöyle sürdürdü:

“O dönem ‘Kadına darağacına çıkma hakkı tanınıyorsa, kürsüye çıkma hakkı da olmalıdır’ demiş ve ne yazık ki, giyotinle başı kesilerek öldürülmüş. Eskiden kürsülerden uzak dururken şimdi sadece Olympe de Gouges’u anmak için de olsa o kürsüye mutlaka çıkıyorum. Cesareti ve özverisi, bugün hala pek çok feminist için ilham kaynağı olmaya devam ediyor”.

Muhabir: Güliz Yıldız ZEREN