Şurada gözümün önünde iki resim durur…
Biri 2.5 yaşındaki ben…
Resimde, bidicik bir evlat… Sallanır bir atın üzerinde siyah beyaz…
Ne bilsin o an, koca hayat neler getirecek başına…
Bir yanında da bir başka siyah beyaz fotoğraf…
Eşek kadar adam, 17 yaşında…
Sağ omzuna yamuk yumuk asılmış, içinde fotoğraf makinesi bulunan bir çanta…
Gürsel Aksel Stadı'nın tozlu dumanlı sahasının yanı başı hemen…
Kendisi siyah beyaz…
Arkasına da tarih atmışız, 1983 yılının 10. ayının 23. günüdür…
O tarihte bir yıllık falan gazeteciyim anlaşılan…
Ne yapıyorum biliyor musun?
Fark etmeden bir hata yaptığımda önce küçükten özür diliyorum…
“Seni üzmeseydik keşke bu kadar…”
Hatta soruyorum bazen?
“Ne dersin ufaklık? Yapalım mı?”
Gülümserse “tamam”dır, gözünü kaçırırsa “hayır”dır…
“Vicdan”dır belki fotoğrafın çekildiği stüdyonun adı…
Foto vicdan…
***
Hayat bir tren yolu gibi gelir bazen…
Hedefi bir, ama asla birbirine dokunmayan upuzun demir yolları…
Birbirine dokunmayan ama sırtında taşıdığı demir götürgeçi bir hedefe taşıyan iki demir…
Sonra tren istasyonları…
Kimi durursun bir kasabada, kimi durursun koca bir kentte…
Her kentin her durağın dili, rengi, dokusu farkı olur…
Ama bilirsin ki hedefler aynıdır…
***
Bir şey daha yapıyorum…
Her yazının bir numarası var… Bunun numarası 359…
Yani 359 hafta demek… Bir dakika böleyim…
Maşallah 6 yıl 9 ay küsur…
İşte tam o tarihte, gazeteciler cemiyetimizin bu güzel yayın organında, sevgili Atilla Sertel, Misket Dikmen, Murat Atilla, Dilek Gappi başta olmak üzere, gazetenin gerçek sahipleri tüm gazeteci arkadaşlarım, büyüklerimin ve kardeşlerimin sabrı, güzel dilekleri ve destekleriyle burada oldum…
***
Sporda yetiştim ben…
Misal yönetim değişti mi önce antrenörler, sonra yöneticiler istifasını verirdi…
Özel-tüzel birçok sektörde de öyleydi. Biz öyle öğrendik, işin ahlakı budur diye biliriz…
10 Haziran 2021 günü, her biri kentin yetiştirdiği müthiş değerler olan üç arkadaşım, Dilek Gappi, Murat Atilla ve Mustafa Yılmaz, Cemiyet başkanlığı için yarışacaklar…
Kim kazanırsa, yepyeni bir anlayışla, projeleriyle ışık saçacaklar eminim…
Gazetenin de yeni yönetimi olacaktır elbet…
Şimdi bize düşen biraz mola isteyip saygıyla, teşekkür etmek oluyor…
***
Hiç gazeteciler cemiyeti üyesi olmadım…
Basın kartımı, basın danışmanlığı yapmaya başladığım gün geri yolladım.
İhtiyacım da olmadı hani… Gazetecilik, kartla falan olmuyor…
Yüreğinde yaşıyorsan, gözlerin zaten basın kartı gibi yanıp sönüyor…
Yüreğin yetiyorsa, kalemin uşak değilse, satılık hiçbir şeyin yoksa,
Zaten yolun açılıyor, yollar açılıyor, yollar yürünüyor…
Aha benim basın kartı da zaten orada duruyor…
Arkasına da tarih atmışız, 1983 yılının 10. ayının 23. günüdür…
Kendisi siyah beyaz…
Bir gün bir yerde, tekrar buluşuncaya dek, genç güzel meslektaşlarımı, dersleri ve öğütleriyle yol veren büyüklerimi saygıyla anıyorum…
Yarasa çorbası
Hiç komplo teorisyeni değilim…
Pandeminin başlarında iki üç yazı da anlatmaya çalıştığım hep, küresel güçlerin bu fırsatı değerlendireceği yönündeydi…
Ne oldu o Çin sokaklarında patır kütür devrilerek ölen insanlara?
Yok yarasa çorbasıymış da, bir kişiden çıkmış da falan…
Virüs yok diyecek kadar salak, aşı karşıtı olacak kadar da cahil değiliz çok şükür…
Amma insanoğlunun acizliği, hazırlıksızlığı, kimi ülkelerin beceriksizliği nasıl da çıkıyor ortaya…
İlk beşteyiz çok şükür(!)
Hala Boingler dolusu insanımız ölüyor…
Ama aptallık, yönetim beceriksizliği sürüp gidiyor…
Metroda bulaşmayıp, sahilde deniz kenarında gezen virüs…
Otellerde sırnaşmayıp, kafelerde uçuşan virüs…
Hafta içi işe gidip gelirken bulaşmayıp, hafta sonu eve kapatan virüs…
Deneyerek öğreniyorlar…
Doktorlar da öyle yapıyor…
Sonuçlara bakıyor, vücudun verdiği tepkilere bakıyor, yeni yol alıyorlar…
Sayın Sağlık Bakanı Fahrettin Koca açıklama yaptı geçen gün; “Dışarı çıktığımızda illa yanınızda 2 metreden daha kısa mesafede kimse yoksa maske takmanız gerekmiyor.”
Hayırlı işleeer…
Bugüne kadar bu yüzden ceza yiyenler ne yapacak Sayın Bakan?
Maske yüzünden açık alanda kendi verdiği soluğu karbondioksit olarak geri alan bizler ne olacak?
Misal hiç unutmam, motosikletli bir karı kocayı durdurdu polis…
Kadının kafasında kask yok, onu sormadı, aileye maske cezası kesti.
Adamın “Abicim arkamdaki karım, zaten aynı yatakta uyuyoruz” lafını dinlemedi bile…
Emin olun, polislerin Bakan Koca’nın açıklamasından haberi olmayacak.
Maskesiz gezene cezayı basacak…
Pandeminin yarasa çorbasından çıktığına inanmasam da, yarasa çorbasına döndüğünden çok eminim…
Sepil’in vedası…
Göztepe’nin değerli Başkanı Mehmet Sepil, kenara çekiliyor.
Futbol dünyasının rezalet düzenine bu kadar dayanabildi herhal.
Mehmet Sepil iyi bir Göztepeliydi…
Protokol adamı değil, halk insanıydı…
Kot pantolonu, atkısıyla bir taraftar gibiydi bazen…
Karar Sepil’in, elini tutacak gücümüz yok ama, Göztepe için de kaygı duymamak mümkün değil…
Her şey için, teşekkürler değerli başkan…
Beynin düşmüş abi…
Habere bakalım; Samsun’da MR (33) isimli kişi, birlikte yürüdüğü arkadaşı B.G'ye (36) “Tropikal meyve yemek i*neliktir” deyince aralarında tartışma çıktı.
BG, MR’yi 3 yerinden bıçakladı.
Hastaneye kaldırılan şahıs tedavi altına alındı…
Nasıl? İyi mi?
Profil bu abicim…
Beynin düşmüş haberin yok abicim…
Ölmek istiyorum abicim…
Aynı sınırlarda, fıkra kahramanı insanlarla…
DELİ ZİYA
“Omerta ne oğlum? Kes sesini derler, susarsın.”