Meme kanseri artık her 8 kadından birinde görülüyor
Meme kanseri artık her 8 kadından birinde görülüyor
İçeriği Görüntüle

Havaların soğuması ve ani ısı değişimleriyle birlikte, beklenen oldu ve solunum yolu enfeksiyonları sezonu resmen açıldı. Özellikle influenza (grip), COVID-19 ve son yıllarda adını sıkça duyduğumuz Respiratuar Sinsityal Virüs (RSV), "üçlü salgın" olarak adlandırılan bir tabloyla polikliniklerin dolup taşmasına neden oluyor. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Alper Şener, artan vaka sayılarına dikkat çekerek, korunma yöntemleri, yanlış bilinenler ve doğru tedavi yaklaşımları hakkında hayati uyarılarda bulundu.

'Aşılarınızı ihmal etmeyin, yanlış antibiyotik kullanmayın'

Prof. Dr. Şener, aile hekimlikleri, kulak burun boğaz ve göğüs hastalıkları polikliniklerine başvuruların yoğunlaştığını belirterek, bu enfeksiyonların büyük bir kısmının viral kaynaklı olduğunu vurguladı. "Bazı hastalarda yanlışlıkla antibiyotik kullanımı söz konusu oluyor" diyen Şener, hem hekimlerin bazen "zatürre olmasın" endişesiyle reçete yazdığını hem de hastaların evde kalan antibiyotikleri bilinçsizce kullanabildiğini söyledi. Antibiyotiklerin virüsler üzerinde hiçbir etkisinin olmadığını ve gereksiz kullanımın direnç gelişimine yol açtığını hatırlatan Prof. Şener, en etkili korunma yönteminin aşı olduğunu belirtti. "Aşısını olmamış vatandaşlarımız lütfen bir an önce aşılarını olsun. 15 Aralık'a kadar influenza aşısının etkinliği devam ediyor. 65 yaş üstü vatandaşların aşılarını ihmal etmemeleri lazım. Ayrıca yeni gelen RSV aşıları var. 75 yaş üstüne iki yılda bir RSV aşılarını öneriyoruz. Covid-19 oransal olarak azalsa da bu virüslerin içinde halen var" diyerek aşı takviminin önemine dikkat çekti.

Kış çaylarındaki gizli tehlike: aflatoksin

Soğuk günlerde bağışıklığı güçlendirmek amacıyla sıkça tüketilen kış çayları hakkında da şok edici bir uyarıda bulunan Prof. Dr. Şener, bu ürünlerin sanıldığı kadar masum olmayabileceğini söyledi. Özellikle açıkta satılan, kaynağı belirsiz bitki karışımlarında ciddi bir risk bulunduğunu belirten Şener, şu ifadeleri kullandı: "Kış çaylarında, uygunsuz saklama koşulları nedeniyle bir mantar türeyebiliyor. Bu mantar, aflatoksin adı verilen bir toksin, yani bir zehir salgılıyor. Bu toksin de uzun dönem kullanıldığında karaciğer kanseri ve böbrek yetmezliği gibi çok ciddi tablolara sebep olabiliyor. Bu nedenle rastgele kış çayı alıp tüketmek kardan çok zarar getirebilir." Tüketicilere, satın alırken mutlaka "aflatoksin taraması yapılmış" etiketli, markalı ve güvenilir ürünleri tercih etmelerini öneren Prof. Şener, "Kış çayını bir aydan daha uzun süre kullanmak akılcı değil" diye ekledi.

'En doğalı limon, zencefil ve tarçın'

Prof. Dr. Şener, kış çaylarının bilimsel olarak gribal enfeksiyonlar üzerinde kanıtlanmış ciddi bir üstünlüğü olmadığını belirterek, poşet formundaki ürünlerdeki mikro artıkların da bağırsak florasını bozarak toksin emilimini artırabileceğini söyledi. "En doğalı ve en güvenlisi, sıcak suyun içine atılacak olan taze limon, zencefil ve tarçındır. Bunlarda riskler minimum düzeydedir" diyerek doğal ve basit çözümlere yönelmenin önemini vurguladı.

Vitamin takviyesi hekim kontrolünde olmalı

Kış aylarında bağışıklık sistemini desteklemek için sıkça başvurulan vitamin takviyeleri konusunda da uyarılarda bulunan Prof. Dr. Şener, bu takviyelerin mutlaka hekim kontrolünde alınması gerektiğini belirtti. "Gribal enfeksiyonlarda tek etkinliği gösterilen C vitaminidir. C vitamini içeriğini artırmak gerekiyor," diyen Şener, D vitamininin de bağışıklık için önemli olduğunu ancak eksiklik durumunda (20'nin altında) ve mutlaka ölçüm yapılarak yerine konulması gerektiğini söyledi. D vitamininin fazlasının zehirleyici etki yapabileceğini, kemik erimesine ve böbrekte taş oluşumuna neden olabileceğini hatırlatarak, bilinçsiz vitamin kullanımından kaçınılması çağrısında bulundu.

Kaynak: DHA