Ağustos, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde başlatılan Kurtuluş Savaşı'nın zaferle taçlandırılan kahramanlık destanının noktalandığı ay olarak belleklerimizde...
''Keşke Yunan kazansaydı'' diyen hainlerin ve onun destekçilerinin asla anlayamayacağı bu destanın her gününde, her saatinde özgürlük ateşi var, vatan sevgisi var, akıtılan kan var, gözyaşı var.
İşte bu destanın kahramanlarından birinin hikayesi;
Yıldırım Kemal'i bilir misiniz?
Afyon'un küçük bir kasabasındaki tren istasyonuna ve Kurtuluş Savaşı'nın ilk şehitliğine adını veren Yıldırım Kemal'i?
Yıldırım Kemal İzmirli bir yedek subaydır.
Birinci Dünya Savaşı'nda çarpışmış, sonrasında annesi, babası ve kardeşi ile İzmir'de yaşamaya başlamıştır. 15 Mayıs 1919'da İzmir'in işgal edildiği o kara günde silahını alıp Manisa'nın dağlarına çıkmış, ilk düşman kurşununu da buradaki bir çatışmada yemişti.
Bu kahraman subay tam iyileşmeden bu kez de Akhisar'daki çatışmada bir daha yaralanmış, tedavisinin ardından bu kez Sakarya Savaşı'nın en ön saflarında yerini almıştı.
Şehit kanının oluk gibi aktığı Sakarya Savaşı'nda Türbetepe'nin alınması sırasında Albay Zeki Bey'in üstüne kapanmış, düşmana ateş ederken ve 'İzmir, İzmir' diye haykırırken bulmuşlardı.
Yıldırım Kemal, Sakarya Savaşı'ndan sonra İzmir'e ilk girenlerin arasında olmayı hayal ediyordu.
En büyük arzusu Kadifekale'ye Türk Bayrağını dikmekti.
Bir arkadaşına şöyle demişti;
''Ruhumdaki özlem, korkunç bir vebaya dönüştü.
Sanırsam ben şehit olacağım.
Görürsün İzmir'e girmek bana nasip olmayacak.
Dudaklarımı Akdeniz'de ıslatamayacağım.
Fakat ne çıkar bundan?
Siz gireceksiniz ya.
Ha ben, ha siz. Elverir ki vatan kurtulsun, ulus kurtulsun.''
Büyük Taarruz'dan bir süre önce kurşun yaralarıyla dolu bedeni O'nu yeniden bir hastanenin odasına hapsetmişti.
Taarruz'un başlayacağını öğrenmiş, gizlice kaçmış, doğru Atlı Kolordu Kumandanı Fahrettin Paşa'nın karşısına geçmişti;
''Paşam ben kılıcımı sallayarak İzmir'e en önde girmek isterim.
Beni en ilerideki alaya göndermenizi dilerim.''
En uçtaki atlı birliğe gönderildi.
Küçükköy'deki düşmanın demiryolu istasyonundaki birlikleriyle savaşırken şehit düştü.
Cepheye gideli henüz iki saat olmuştu.
Yıllar sonra şehit düştüğü istasyona ve hemen yanındaki ilk şehitliğe onun adı verildi.
Yıldırım Kemal dudaklarını Akdeniz'in tuzlu suyuyla ıslatamadı.
Kılıcını sallayarak İzmir'e giremedi.
Ama onun gibi onbinlerce yiğit Yıldırım Kemal kılıcını sallayarak İzmir'i düşmandan geri aldı.
O kılıçlar ki günümüzde bazı hadsizlerin Cuma namazında ellerinde gezdirdikleri kılıçlara hiç benzemiyordu.
Büyük Kurtarıcı'ya lanet okumaya cesaret eden bu utanmazlar, sosyal medyada dolaşan 1921 tasarımı olup tedavüle sürülemeyen Yunan Drahmilerine baksınlar.
Orada minareleri kaldırılmış, kubbesinde haç olan Ayasofya'nın resmini görecekler.
O zaman belki utanıp Atatürk'ün önünde saygı ile eğilirler...