CHP İzmir Büyükşehir Belediye Meclis Grubu, İzmir Adliyesi C Kapısı önünde kalabalık bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamada, 18 Nisan 2025 tarihinde yaşanan olayın detayları aktarılırken, söz konusu küfrü tekrarlamaktan utanç duyduklarını belirttiler. Açıklamada, "Yapılan bu saldırıyı, 'ağır bir küfür' diyerek açıklamaya çalışmak, aslında yapılan saldırı ve ahlaksızlığı anlatmaya yetmemektedir. Edep ve haya sahibi hiçbir insan, bırakın bu küfrü tekrarlamayı, yeniden duymaya bile tahammül edemez." ifadeleri kullanıldı. CHP'li yöneticiler, bu olayın sadece bir meclis üyesine yapılan saldırı olmadığını, aynı zamanda kadınların özgürlüğüne ve kimliğine yönelik bir saldırı olduğunu vurguladılar. Basın açıklamasında, AK Parti yöneticilerinin olaya sessiz kalması da eleştirildi.

Yoksulluğun gölgesinde ‘Annelik teşviki’
Yoksulluğun gölgesinde ‘Annelik teşviki’
İçeriği Görüntüle

“Şahsıma edilen hakareti tüm kadınlara, tüm siyasilere edilmiş kabul ediyorum”
CHP Grup Sözcüsü ve Meclis Üyesi Yağmur Yurdakul Özkan, yaşananlarla ilgili açıklamalarda bulundu. Özkan, yaşanan olayın utanç verici olduğunu belirterek, “Basına da yansıdığı kadarıyla şahsıma hakaret ve küfür içeren ifadelerle saldırmıştır. Bir meclis üyesi, grup sözcüsü olmamın ötesinde bir yurttaş, bir kadın olarak halkın iradesini egemen kılmak amacıyla İzmir gibi çağdaşlığı ve Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılığı ile Türkiye Cumhuriyeti'ne örnek kentimizin büyükşehir meclis çatısı altında böylesine utanç verici olayların yaşanması hepimizi hem üzmüş hem de utandırmıştır. İktidarın kentimizdeki temsilcileri kadınların ve kendileri gibi düşünmeyen tüm yurttaşların hayatta, sokakta, siyasetteki varlıklarını ve güçlü duruşlarını kabul edememektedirler. Sözlerim ağır gelmiş olacak ki, AKP grubu konuşmamı bitirmeme engel olmuş, bağırarak, parmak sallayarak meclis düzenini bozmuşlardır. Küfür olayının yaşanmasının en önemli nedeni ise, mecliste karşıt herhangi bir fikre saygı duymuyor olmalarıdır. Yağmur Yurdakul Özkan, bu ülkenin kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kadınlara verdiği seçme ve seçilme hakkını kullanarak meclis üyesi seçilmiş bir yurttaştır. Şahsıma edilen hakareti tüm kadınlara, tüm siyasilere edilmiş kabul ediyorum. Yasal süreci birazdan başlatacağımı ve yaşananlardan dolayı yaşadığım üzüntüyü belirtiyorum.”

“Caydırıcı cezalar verilmesi temennimizdir”
İzmir Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Zöhre Dalkıran, konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunarak şöyle konuştu:
“Kadına yönelik şiddetin bir türü, cinsiyetçi küfür ve hakaret etmektir. Hele ki bunu, seçilmiş ve temsil makamında olan biri tarafından yapılmış olması kabul edilemez. Hangi partiden olduğu, hangi parti adına hareket ettiğinin hiçbir önemi yok. Sadece kadına yönelik şiddet kapsamında değerlendirdiğimiz başlıklardan biri cinsiyetçi küfür ve hakarettir. Ve hele ki halkı temsil eden seçilmiş bir kişinin başka bir kişiye karşı bu şekilde davranması, asla kabul edilemez. Caydırıcı cezalar verilmesi temennimizdir. Söylemek istediğimiz şey şu: Sokakta, her yerde, küfürsüz ve hakaretsiz şekilde insanların düşüncelerini ifade edebildiği, fikirlerini özgürce ortaya koyabildiği; ifade ve düşünceleri nedeniyle yargılanmadığı, küfre ve hakarete maruz kalmadığı bir ülke mücadelesinde İzmir Barosu, bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonra da üzerine düşeni yapmaya devam edecek.”

Yasa, kadına yönelik cinsiyetçi hakareti görmezden mi geliyor?
Konu hakkında görüş aldığımız Avukat Funda Özer, Mecliste gerçekleşen hakaretin Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesi kapsamında değerlendirileceğini belirterek, “Türk Ceza Kanunumuzda hakaret suçunun, 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılması öngörülmüştür. Hakaretin kamu görevlisine karşı işlenmesi halinde cezanın alt sınırı 1 yıldan aşağı olamayacağı düzenlenmiş olup, bu suçun alenen işlendiği durumlarda cezanın 1/6 oranında artırılması gerektiği hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla, kamu görevlisine görevinden dolayı ve alenen işlenen hakaret suçunun cezası 1 yıl 2 aydan 2 yıl 4 aya kadar hapis cezası ile cezalandırılabilecektir. Hakaretin kadına yönelik yapılıp yapılmaması ya da cinsiyetçi söylem içerip içermemesi cezayı etkilemez.” dedi.

“Bu hakaret, bireysel bir davranıştan çok daha fazlasıdır”
Türk Ceza Kanunu’nda kadına yönelik sarf edilen cinsiyetçi hakarete ceza oranında ek yaptırım uygulanmamasının yapısal bir problem olduğuna işaret eden Avukat Funda Özer, “Kadına yönelik şiddet yalnızca fiziksel saldırılarla sınırlı değildir. Günümüzde sözlü şiddet, hakaret, küçümseme ve cinsiyetçi ifadeler, kadınların günlük yaşamında sıkça maruz kaldığı fakat çoğu zaman görünmeyen, hafife alınan bir şiddet biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tür şiddet, sadece bireysel değil, toplumsal bir sorundur da aynı zamanda. Sözlü şiddet; kadının onurunu kırmaya, psikolojik bütünlüğünü bozmaya ve sosyal hayatta yerini daraltmaya yönelik sistematik bir baskı aracıdır. Özellikle cinsiyet temelli hakaretler, kadının sırf kadın olduğu için değersizleştirilmesine, susturulmasına veya belli kalıplara zorlanmasına neden olur. Bu, bireysel bir davranıştan çok daha fazlasıdır; toplumun kadına biçtiği rollerin ve eşitsizliğin bir yansımasıdır.” diye konuştu.

Kaynak: Pınar Bayram