Bir yılı aşkın bir süredir uygulanan ve toplumun her kesimini derinden etkileyen sıkı para politikası ve ortodoks ekonomi programının mimarı, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bu kez uluslararası arenada sahne aldı. Küresel finansın en önemli merkezlerinden biri olan Londra'da düzenlenen prestijli İslami Finans Zirvesi'nde bir konuşma yapan Şimşek, hem Türkiye ekonomisinin son bir yılda kat ettiği mesafeyi anlattı hem de geleceğe yönelik vizyonunu uluslararası yatırımcılarla paylaştı. Bu konuşma, sadece bir zirve sunumu olmanın ötesinde, Türkiye'nin yeniden öngörülebilir, kurala dayalı ve rasyonel bir ekonomik yola girdiğini dünyaya ilan eden bir "gövde gösterisi" niteliği taşıyordu.
Şimşek'in konuşmasının zamanlaması ve mekanı, verilen mesajların önemini daha da artırdı. Küresel ekonominin, beklentilerin altında kalarak yüzde 2,3 ila 2,5 arasında bir büyüme göstereceği tahmin edilen zorlu bir yıldan geçtiği bir dönemde, Şimşek'in Türkiye'nin "pozitif ayrıştığı" yönündeki vurgusu, dikkatleri yeniden Türkiye üzerine çekti. Bakan Şimşek, bu zorlu küresel konjonktürde, Türkiye'nin uyguladığı ekonomik programın, sadece içerdeki yapısal sorunları çözmekle kalmadığını, aynı zamanda dışarıdan gelen şoklara karşı da ne denli "dirençli" olduğunu kanıtladığını belirtti. Bu, son yıllarda artan kırılganlıkları ve düşen yabancı yatırımcı güveni nedeniyle zor günler geçiren Türkiye ekonomisi için, uluslararası piyasalara verilmiş en net ve en güçlü "geri döndük" mesajıydı.
Enflasyonla mücadelede gelen başarı: yüzde 72'den yüzde 35'e
Mehmet Şimşek'in, konuşmasında en çok üzerinde durduğu ve programın başarısını kanıtlamak için en somut veri olarak sunduğu başlık, şüphesiz enflasyonla mücadele oldu. Milyonlarca vatandaşın alım gücünü eriten ve hayat pahalılığını zirveye taşıyan yüksek enflasyon, ekonomi yönetiminin bir numaralı önceliği ve en zorlu sınavıydı. Şimşek, bu sınavda önemli bir başarı elde ettiklerini rakamlarla ortaya koydu.
Geçen yılın aynı döneminde, yani programın henüz başlarında, Türkiye'nin yıllık enflasyon oranının yüzde 72 gibi ürkütücü bir seviyede olduğunu hatırlatan Şimşek, bugün itibarıyla bu oranın yüzde 35 seviyelerine kadar gerilediğini büyük bir memnuniyetle ifade etti. Bu, sadece bir yılda enflasyonun yarıdan fazla düşürüldüğü anlamına geliyordu. Bu dramatik düşüş, hem Merkez Bankası'nın uyguladığı sıkı para politikasının ve yüksek faiz oranlarının hem de maliye politikasındaki disiplinin bir sonucu olarak gösterildi. Şimşek, bu başarının, enflasyonla mücadelenin ne kadar kararlılıkla yürütüldüğünü ve programın en temel hedeflerinden birinde somut sonuçlar alınmaya başlandığını gösterdiğini vurguladı. Bu veri, aynı zamanda, gelecekte tek haneli enflasyon hedefine ulaşma yolunda, programın kredibilitesini ve inandırıcılığını artıran en önemli çıpa oldu.
'Programımız şoklara karşı direncini kanıtladı': risk primi düştü, rezervler uçtu
Bakan Şimşek, ekonomi programının başarısını sadece enflasyondaki düşüşle sınırlamadı. Uluslararası piyasaların bir ülkenin ekonomisine olan güvenini ölçen iki kritik göstergedeki iyileşmeye de dikkat çekti: risk primi (CDS) ve rezervler.
Türkiye'nin risk primi, yani bir ülkenin borcunu geri ödeyememe riskine karşı yapılan sigortanın maliyeti olan CDS (Credit Default Swap) primi, son bir yılda ciddi bir düşüş gösterdi. Şimşek, bu düşüşün, uluslararası yatırımcıların Türkiye ekonomisine yönelik risk algısının ne kadar azaldığının ve güvenin yeniden tesis edildiğinin en net kanıtı olduğunu belirtti. Düşen risk primi, Türkiye'nin hem kamu hem de özel sektör olarak yurt dışından daha düşük maliyetle borçlanabilmesi anlamına geliyor ki, bu da ekonomik çarkların daha sağlıklı dönmesi için hayati bir önem taşıyor.
Güvenin bir diğer somut göstergesi ise, Merkez Bankası'nın kasasındaki döviz rezervlerinde yaşanan tarihi artış oldu. Şimşek, son bir yılda Merkez Bankası'nın brüt döviz rezervlerinin tam 88,9 milyar dolar arttığını açıkladı. Bu, Türkiye'nin olası dış şoklara karşı ne kadar güçlü bir "savunma kalkanı" oluşturduğunu ve döviz kurundaki aşırı dalgalanmalara karşı elinin ne kadar güçlendiğini gösteriyor. Hem düşen risk primi hem de artan rezervler, Mehmet Şimşek'in "ekonomik programımız şoklara karşı direncini kanıtladı" tezini destekleyen en güçlü argümanlar olarak öne çıktı. Şimşek ayrıca, son 20-25 yıllık perspektifte, Türkiye'nin büyüme performansının, diğer gelişmekte olan ülkelerin ortalamasının üzerinde olduğuna da dikkat çekerek, ülkenin dinamizmini ve potansiyelini bir kez daha hatırlattı.
Yeni hedef islami finansta ilk 5: Türkiye potansiyelini kullanacak
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Londra'daki konuşmasında sadece mevcut durumu analiz etmekle kalmadı, aynı zamanda Türkiye için yeni ve iddialı bir hedef de ortaya koydu. Bu hedef, küresel finans sisteminde giderek daha önemli bir yer edinen İslami finans (katılım finansı) alanındaydı.
Faizsiz bankacılık prensiplerine dayanan ve kâr-zarar ortaklığı, varlığa dayalı finansman gibi enstrümanları kullanan İslami finans sektörünün, özellikle küresel kriz dönemlerinde finansal sisteme önemli bir "dayanıklılık" ve "istikrar" sağladığını vurgulayan Şimşek, bu alanın küresel potansiyeline dikkat çekti. Sektörün toplam büyüklüğünün 5,3 trilyon dolar gibi devasa bir seviyeye ulaştığını, ancak küresel finansal varlıklar içindeki payının hala yüzde 1 gibi çok düşük bir oranda olduğunu belirten Bakan, bu alanda kat edilecek çok uzun bir yol olduğunu ifade etti.
İşte bu yolda, Türkiye'nin de artık çok daha aktif bir rol oynaması gerektiğini belirten Şimşek, mevcut durumu ve gelecek hedefini net rakamlarla ortaya koydu. Şu anda Türkiye'nin, İslami finans alanında 136 ülke arasında 10. sırada yer aldığını belirten Şimşek, "Hedefimiz, Türkiye'yi bu alanda dünyanın ilk 5 ülkesi arasına sokmaktır" diyerek, yeni vizyonu açıkladı. Bu hedef, sadece katılım bankalarının sayısını artırmak anlamına gelmiyor. Aynı zamanda, sukuk (İslami bono) ihraçlarının yaygınlaştırılması, İslami sigortacılık (tekâfül) sisteminin geliştirilmesi ve İstanbul Finans Merkezi'nin (İFM), küresel bir İslami finans üssü haline getirilmesi gibi birçok alt hedefi de içeriyor. Bu hamle, Türkiye'nin, Körfez ülkeleri başta olmak üzere, yeni ve alternatif finansman kaynaklarına erişimini kolaylaştıracak stratejik bir adım olarak görülüyor.
Sonuç olarak, Bakan Mehmet Şimşek'in Londra'daki konuşması, bir yıllık zorlu ve sancılı bir sürecin ardından, Türkiye ekonomisinin yeniden istikrar ve güven rayına oturduğuna dair güçlü bir mesajdı. Enflasyondaki düşüş, artan rezervler ve azalan riskler, uygulanan ekonomik programın somut sonuçlarını ortaya koyarken; İslami finans gibi yeni alanlarda belirlenen iddialı hedefler de, Türkiye'nin sadece mevcut sorunları çözmekle kalmayıp, geleceğin küresel ekonomisinde de aktif bir oyuncu olma arzusunu gösteriyor. Piyasalar, bu olumlu tablonun kalıcı olup olmayacağını ve atılacak yeni adımları yakından izlemeye devam edecek.