Gecenin sabaha yakın saatleri. Sol elini şakağına dayamış bir adam mikrofonun karşısında tok sesiyle tane-tane bir bildiri okuyor;
"Aziz Türk Milleti, Büyük Atatürk'un bize emanet ettiği ülkesi ve milletiyle bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti..."
Bildiride birtakım gerekçeler one sürüldükten sonra, Ordu'nun yönetime el koyduğu belirtiliyor.
Kenan Evren liderliğindeki faşist cuntanın 1 numaralı bildirisini TRT Türkiye Radyolarından okuyan kişi ise duayen spiker Mesut Mertcan...
Önceki gün kaybettiğimiz Mesut Mertcan, bu olaydan sonra Milli Güvenlik Konseyi'nin bildirisini okuyarak darbeyi Turkiye'ye haber veren kişi olarak tarihe geçiyordu.
Peki 12 Eylül faşist cuntasının bildirisinin okunmasından önce TRT'de neler yaşanıyordu?
TRT üst yönetimi 11 Eylül'ü 12'ye bağlayan gece, Genelkurmay karargahında enterne edilmişti. Karargahta ihtilal bildirisini hangi spikerin okuyacağı tartışılıyordu. Sonuçta tok sesli Mesut Mertcan'da karar kılındı. Mesut, 23 Haberleri'ni okuduktan sonra kafayı çekip yatmıştı... Evine gelen askerlerce aceleyle kaldırılıp karargaha getirildiğinde hala çakırkeyifti. Amiral Doğan Toktamış elini masaya vurarak gürledi;
"Bu adam yapamaz! Baksanıza sarhoş bu! Bildiriyi okuyamaz!..."
Genel Müdür Doğan Kasaroğlu söz alarak "Siz o işi bana bırakın Paşam! Sizi mahcup etmeyiz" dedi. Mesut'a hemen kahve-limon karışımı içirildi. Biraz bu karışımın, biraz da gergin ortamın etkisiyle Mesut kendine gelmişti. Kahve-limon, ihtilal bildirisini Türkiye'ye duyurmaya yetmişti (!). Mesut, hemen mikrofonun karşısına geçirilerek o ünlü bildiri okutulmuştu.
Önceki gün aramızdan sessiz-sedasız ayrılan duayen TRT spikeri böylesine renkli bir kişilikti. Yaşamı hep iniş çıkışlarla geçmiş ibret verici olaylarla doluydu.
Adana'da 1946 Yılında başlayan yaşamı öğrenciliği sırasında cambazhanelerde sunuculuk yapmasıyla sürmüştü. TRT Adana'da hizmetli olarak çalıştığı sırada seslendirdiği reklam spotlarıyla yöneticilerin dikkatini çekmiş, spikerliğe yönlendirilmişti. 1973 yılında TRT Erzurum Radyosunda spiker olarak göreve başlamış, Ankara Gazi Üniversitesi İngilizce bölümündeki eğitimini yarım bırakmak zorunda kalmıştı.
1987 seçimlerinde milletvekili adayı olmuş, daha sonra Star, Kanal 6, Kanal 9 ve Ulusal Kanal televizyonlarında çalışmıştı.
Bu dar zamanlara İzmir Fuarı'nda sunuculuğu da sıkıştırmış, "Şimdi Şiirler" adlı bir de albüm çıkarmış, uzun metrajlı filmlerde rol almıştı.
Adeta ölümünü hissetmiş gibi son arzusunun TRT'de haber sunmak olduğunu söylemiş, doğrusu TRT, benim de hiç beklemediğim şekilde bu dileği kabul ederek bir bültende kendisine yer vermişti. Yaşanan duygu dolu anlar, sanki O'nu bir daha hiç göremeyecegimizin habercisi olmuştu. Bir söyleşisinde; "Türkiye'nin bu haline içim acıyor. Bu ülke bunlara layık değil. Haberleri izlerken gözyaşlarımı tutamıyorum." demişti.
İstanbul Huzurevi'nde başlayan huzurevi yaşamı, hazin bir şekilde Adana Huzurevi'nde son buldu.
Yaşar Kemal'in anlatımıyla güzel atlara binip giden iyi insanlar kervanına Mesut da katılmış oldu. Işıklarda uyusun.
Zeki Müren'in, Mesut'a denk düşen bir şarkısının sözleriyle kapatalım;
"Kimsesizlerin kimsesiyim, kimsesizim.
Yalnızların yalnızıyım, yalnızım.
Dertlilerin dertlisiyim, dertliyim.
Aşıkların aşığıyım, aşığım.
İsmim Mesut, göbek adım Bahtiyar..."