“Sırtımda yeşil yelek/Çakmağı çaktı felek/Öldü Metin dediler/Başımdaki polisler (Türk Halk Müziği ve Opera Sanatçısı Haluk Tolga İlhan)
Bundan 28 yıl önce bir haber takibi sırasında İstanbul'da polislerce dövülerek öldürüldü Gazeteci Metin Göktepe.
Önce “sandalyeden düştü” dediler. Olmadı, “duvardan düştü”ye çevirdiler.
Emniyet, Valilik, İçişleri Bakanlığı cinayeti, medyanın güçlü dayanışmasıyla kabullendi.
Faili meçhul kalmadı.
Biri Emniyet Amiri 6 polis yargılandı, tutuklandı.
Davası İstanbul’dan Aydın’a, oradan da Afyon’a sürüldü(!)
Tam üç yılda bitirildi Metin Göktepe Davası…
xxxx
O yıllarda meslek büyüğümüz Nail Güreli Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı’ydı.
Açılan davanın her duruşmasını yerinde izledi, köşesinde de yazdı.
Davayı Türkiye’nin gündemine oturttu.
Güreli ve meslektaşlarının direnci sonunda, polise “Kastı aşan insan öldürmek” ve “Faili belli olmayacak şekilde insan öldürmek” suçlarından yedişer yıl altışar ay hapis cezası verildi. Bir polis ise Yargıtay’ın kararı bozmasından sonra 20 ay hapis ve beş ay kamu hizmetlerinden uzaklaştırma cezası aldı.
Mahkum polisler cezalarını tamamlamadı, çünkü Aralık 2000’de "Rahşan affı" çıkmıştı(!)
Davanın özelliği şuydu; “Türkiye’de güvenlik güçlerinin işledikleri bir gazeteci cinayeti nedeniyle ceza alıp hapis yattığı ilk olaydı.”
8 yıl önce aramızdan ayrılan Güreli’ye dönersek, bir anlamda Metin Göktepe’nin “Manevi Babası” olmuştu.
Bir not; 1998’de düzenlenen Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri’nin ilki de Nail Güreli’ye verildi.
35 yıl aralıksız Milliyet’te çalıştıktan sonra gazeteye veda eden Nail Güreli, daha sonra Metin Göktepe’nin gazetesi Evrensel’de yazmaya başlamıştı.
xxxx
O duruşmaların birinde anne Fadime Göktepe, dönemin popüler olan Mustafa Sandal’ın “Onun Arabası Var” şarkısına gönderme yaparak, “Metin’in arabası yoktu… Yoktu ki arkasında silah kaçırsın. Elinizi vicdanınıza koyun. Sizin de evlatlarınız var. Metin mafya olsaydı, şimdi sağdı, gezerdi. İnsanlar öldürülemez, insanlar çiçektir.” diyordu.
Anacığının, sevdiklerinin, sevenlerinin acısı hiç dinmedi.
Yüreklerdeki yaraları kabuk bağladı.
Gerçekleri ortaya çıkarmaktan, toplumun doğru bilgilenmesine hizmetten başka amacı yoktu Metin Göktepe’nin.
“Yeter artık, gözlerim görmüyor, vurmayın” dedikçe “Gazetecilere özel muamele” diyerek döve döve öldürdüler Muhabir Metin’i.
Bilir misiniz, o kanlı kazağı bugün İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin Basın Müzesi'nde sergilenir durur Metin’in...
Ne Metin’i öldürebildiler, ne de -bugün bir avuç kalsa da- onurlu gazetecileri.
Bugün ülkemiz basına yönelik baskı, sansür ve saldırılarda en karanlık dönemi yaşıyor.
Buradan selâmlıyorum yürekli, “palto değil kafa tutmuş”, kalemlerini asla satmamış “Gazetecilik Suç Değildir” diye haykıran meslektaşlarımı...
Metin Göktepe katledildiğinde 28 yaşındaydı.
Ablası Meryem’in ifadesiyle “Öldürülmesinin üzerinden de yaşı kadar yıl geçti.”
Basın özgürlüğü mücadelesi yolunda ışıktır Metin.