Evlilik de sıradanlaşır gün gelir…
Yaptığın iş de…
Her gün aynı ise hayatın “Monoton”laşır…
Halk dilinde “Ot gibi yaşamak” denir buna…
“Ot” gibi…
Hoş “Ot”a bile hakarettir, üretmeden, monoton yaşamak…
Sen “Tembel yaz ayısı”na dönerken, “Ot”un bile işlevi vardır doğada…
Hem de bol bol…
Göz alışır, gönül alışır, vazgeçersin…
Gelen de aynıdır, giden de…
Tepkisizleşirsin artık…
Tacizcisi, tetikçisi, hırsızı, şerefsizi…
Adam kayırıcısı, badelemecisi, pedofilisi…
“Alışmak”tır asıl azrail…
“Kabullenmek” diğer adı…
Yaşarken seni öldürür de haberin olmaz…
***
Adam fark etti ki, aile “Ot gibi” bir hayata yelken açmıştı.
Beton yığınları içerisinde bir yaşam tutturmuşlardı.
Büyük kentin bilindik sorunları…
Çağ böyleydi. Anne, iki çocuk, ve baba…
Aynı duvarlar arasında, aynı saatlerde, ellerindeki iletişim cihazları ile, aynı yerde idiler ama, çok başka dünyalarda…
Sıfır diyalog, sıfır iletişim, sıfır paylaşım.
Hoş paylaşım dendiğinde artık, akla sosyal medyanın türevleri geliyordu.
Baba el koydu olaya..
Bir şey yapmalıydı…
“Haydi” dedi. “Şöyle atlayalım arabamıza çayırlara doğru çıkalım…”
Çıktılar..
Adam sürekli “Bakın bakın ot, börtü böcek” diyordu.
Çocukların ilgisi 30 saniyeyi geçmiyordu…
Biraz daha kent dışına çıkınca, işin rengi değişti.
Başı boş atları, ördekleri, kuşları gördüler…
Mutlu oldular. Hepsi aynı anda, aynı refleksi gösteriyorlardı.
Baba coştu; “Bakın bakın inek” dedi. Çocuklar neşe doldu.
“Aaaa. İnek”dediler…
Kitaplardakinin aynısıydı…
Mutlu oldular.
Eve geri döndüklerinde baba mutluydu. Projesi tutmuştu.
Haftaya aynı işlemi bir kez daha denedi.
“Bakın bakın inek” dedi. Çocuklar; “Biliyoruz baba” dediler.
İnat etti, haftaya tekrar aynı yoldan, aynı hayvanları göstermek istedi.
Birinci denemenin mutluluğunu yaşıyordu hala…
Üçüncü hafta sonu oldu;
Baba; “Bakın bakın inek” dedi. Çocuklar, “Ne zaman döneceğiz” dediler.
İnatçı baba hayal kırıklığı ile savaşmaya başladı…
Yine yapacaktı… Yaptı…
Dördüncü hafta yine aynı yoldan gidiyordu.
Ama bu kez bir gün önce gidip, inekleri mora boyamıştı.
İnekler mordu…
Baba; “Bakın bakın inek” dedi…
Çocuklar yerlerinden heyecanla zıpladı…
“Aaaaa inek… Hem de mor inek…”
Aslında inek de aynıydı, mera da, izleyen de, ot da, börtü böcek de…
***
Kimseye kıssadan hisse diyecek halim yok… Bana ne?
Ne Nasrettin hocayım, ne Dede Korkut…
Gazeteci gözüyle göreli, 35 yıl oldu…
35 yıldır aynı kent…
Aynı sahtekar siyaset…
Siyaset dediysek her alanda siyaset…
Hep mi aynı olur bir hayat…? Bir kent, bir sokak…
Adamlar, kadınlar, ilişkiler, bitmeyen maskeli balolar…
Suratlar, sıfatlar ve takvim yapraklarından başka değişmez mi hiçbir şey?
Bir baba çıkıp da bari, ineği boyamaz mı bir renge?
100 günde ne yaptık ha?
Bir baba çıkıp bari, ineği boyamaz mı bir renge?
Bence yazıyı bir daha oku şimdi…
Bir baba çıkıp bari; boyamaz mı ineği bir renge?
Bence “İnek” ile “Boyama”nın yerinin değiştiğini bile fark etmedin ya neyse…
***
İnanılmaz bir paylaşım okudum sosyal medyada…
Vatandaş isyanda idi…
Evet büyük isyan…
Yorumlayanlar da veryansın ediyordu.
“İzmir otogarında tuvaletler 3 lira oldu…
Sayın Soyer’in el atmasını istiyoruz”
“Bu soyguna biri dur demeli”
Ana fikir nedir?
Garajda işemek çok pahalı, isyan ediyoruz…
Kardeşim;
İyi güzel de… Yıl 2019…
Metronun, raylı sistemin gitmediği tek metropol otogarındasın…
Bir kere de onu sorgulasan ya…
Bedava yapsak, sen rahatlasan iş çözülür mü?
Tamam mıdır yan?
***
Ey cemat-i müslimin…
“Bizde çok sahtekar var” deyip öyle şeyetmeyin…
İspanya’nın Cadiz kentinde bir doğa parkında, iki eşeği zebra gibi boyayıp sergilemişler…
Haftanın haberi değil mi yahu?
Yaşasın…
Bizdekilerden onlarda da var…
Yalnız değilmişiz…
Hadi inşallah…
***
Her yasal işlem etik mi?
Tribünde kenardan izliyordum..
Karaburun Belediye Başkanı, kendini bi yere müdür tayin etmiş, maaşa bağlamıştı.
“Yasal, yasal” diye açıklama yaptıydı.
Son dakika, Cumartesi günü bu işlemden vazgeçti.
Evet, yaptığı yasalara uygundu.
Ama öyle olmuyor işte…
Tam da onu söylüyoruz sürekli…
Yasalara değil, vicdanlara uygun olmalı her şey…
***
Deli Ziya; “Bu Pollyanna’nın bizden haberi oldu mu acaba? “