Nâzım Hikmet’in, eşi Vera’ya yazdığı “Saman Sarısı” şiirinde Abidin Dino’ya seslenişini unutamayız: “Gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil / Ne de ak örtüde elmaların / Ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini / Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin”
Dino da mutluluğun resminin tuvallere sığmayacağını bilir. Mutluğun Resmi şiirinde Nazım’a şu dizelerle yanıt verir: “Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi / Bağrımıza bassaydık seni Nazım, / Yapardım mutluluğun resmini...”
İzmirli şair-yazar dostum Avram Ventura’nın bir yazısında dediği gibi “Mutluluğun resmi yapılamasa da ressamın ortaya koyduğu her yapıt, bir çok insanı mutlu edebilir.” Elbette sanatçının, yazın emekçisinin kaleminden, fırçasından, renginden yaşam bulan resim, şiir, ezgi, yontu, kitap mutluluk ufkunu aydınlatmaz mı hiç?
Nedir mutluluk, diye sorup kafanızı karıştıracak değilim. Mutluluk kavramını, sözcüğün anlamını elbette herkes bilir. Önemli olan kişinin kendini mutlu olarak duyumsaması…
Bir araştırma kuruluşu yaptığı ankette son 10 yıllık toplumsal değişim raporunu açıkladı geçen hafta. Bir çok konunun irdelendiği maddeleri arasında mutluluk konusu da var. Kendini mutlu duyumsayanların sayısı yüzde 50'den yüzde 52'ye düşmüş! Şaşırmadım…
Sevgisizliğin, şiddetin, öldürümlerin yarışa geçtiği bir süreçte, mutlu olmanın ne denli güçleştiğini bilmek acıtıyor insanın içini. Gene de şair sözüyle, A.Kadir diliyle “mutlu olmak varken… ” diye söylemek, sevgi bağlarını güçlendirmek, dayanışma içinde olmak, vefayı, barışı anlam katında yaşama geçirmek, erdemli davranmayı bilmek, sanatın, sanatçının, yazın emekçilerinin, kitabın günlük yaşantımızdaki yüce değerini algılamak kişinin mutluluk katsayısını da artırmaz mı?
Dahası demokrasi kültürünün, insanca yaşamanın, aydınlanmanın, emeğin, özgürlüğün, eşitliğin yürürlükte kalmasını sağlamak da kendini mutlu duyumsayanların sayısına katkı sağlamaz mı?
10. yaş mutluluğu
İzmir’de yayımlanan yazın-sanat-kültür dergilerinin sayısı arttıkça, yaşamları sürdükçe gönlüm şenleniyor. İzmir-İzmir, Caz Kedisi, Kıyı Dili, Ege Sanat, Kasabadan Esinti (Tire), Nif Sanat (Kemalpaşa), Günizi (Çeşme), Tmolos (Ödemiş) dergileri yaşadıkça benim de mutluluğum artıyor. Kuruluşundan beri yakından izlediğim, şiir ve yazılarımla da yer aldığım Kurşun Kalem Dergisi yarın 10. yaşını kutlayacak, Karşıyaka Belediyesi Çarşı Kültür Merkezi’nde. Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Mine Ömer’e, Yayın Kurulu’nda yer alan Handan Gökçek, Hakan Cem, Turgut Baygın, Yayla Boztaş, Tamer Öncül, Hakan Balcı’ya, ürünleriyle dergiyi varsıllaştıran yazın dostlarına teşekkür ediyorum. Emekleri var olsun.
Sevdanın ve tutkunun
şairi Cemal Süreya…
Şiirimizin Cemal Süraya’sı 29 yıl önce 59 yaşında tam da bugün 9 Ocak 1990’da “Sevda Sözleri”ni, gülümsemeyi, aşkı, hüznü, mutluluğu bırakıp sonsuzluğa göçüverdi! Tadımlık iki dizesiyle analım onu: “Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem / Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı.”
Mutluluğa dokunuyor
Şair ve yazar Rıza Aslan son çıkan S/özçekim (Şiiri Özlüyorum Kitaplığı) kitabındaki Sütlü Kahve öyküsünde şunları söylemeden edememiş. “Nasıl bir dünyada yaşıyorduk? Böyle bir dünyada yaşamaktan mutlu muyduk? Daha iyi bir dünya kurabilir miydik? Güzel yarınlar için bedel ödenmeli miydi? Elbette.”