Yağmur başladığında Alsancak’ta gazete binasındaydık. Basılı gazetemizin son sayfaları üzerinde arkadaşlar çalışıyordu. Öylesine bir gürültü çıktı ki, hepimiz korku yaşadık. Sonra da İzmir’in yarısında elektriklerin kesildiğini öğrendik.
Arkadaşlar sayfaların matbaaya yetişmesi için elektrik olan yerlere giderek oradan çalışmaya hazırlanıyordu ki, birden elektrikler geldi ve kapıdan geri döndüler.
Ve işimiz bittiğinde binadan ayrılmaya karar verdik ama kapıdan dışarı çıkmak mümkün olmuyordu. Öylesine bir yağmur vardı ki, böylesi zamanlarda kafamda hep bildik İzmir görüntüleri geldi. Tam 60 yıldır bu kentte yaşıyorum. Mesleğe başladığımda Anadolu Ajansı’ndan Çamdibi’ndeki evime giderken en az 4 kez Atatürk Stadı çevresinde biriken sulara girip evime yarı belime kadar su içinde gittim. Bir gece bacağımdaki donmanın açılması için saatlerce battaniyenin altında kaldım.
İzmir’in kaderi bu…
Ve son yağmurda Sanatçılar İnanç Öktemay ve Özge Ceren Deniz, ‘Bu hayatın ne anlamı var” dedirtecek biçimde aramızdan ayrıldı. Tıp öğrencisi olan Özge Ceren Deniz’in kim bilir yaşama ve mesleğine dair ne düşünceleri hayalleri vardı..
Özge’nin ölümünden 10 dakika önce bu bölgede olduğunu belirten kızım Dilan’ı dinlerken ikimiz de öfkeliydik. O anda bu ülkede yaşamanın bile tesadüf olduğunu bir kez daha düşündüm. Ölüm anı görüntüleri ise bu işte sorumluluğu olanlar kadar siyasetçilerin bulunduğu konumlarının ne kadar önemli olduğunu gösterdi.
Genel ve yerel yöneticiler bu tür olaylardan sonra işin üzerine kapatma refleksini gösteriyorlar. Örneğin, Pazar günü yan apartmandan 4. Kattan aşağıyla tadilat yapılan evin atıklarını yola fırlattılar.
Bunun üzerine yöneticimiz, tadilat atıklarını fırlatanlara uyarıda bulundu. Bu uyarının karşılığında ise “Sen kim oluyorsun Cumhurbaşkanı mısın?” cevabını alınca Konak Belediyesi Zabıta Müdürlüğü’nü aradı. Bu arada atıkların aşağıya atılmasını da görüntü olarak kaydetti. Aradan bir saatten fazla sürede gelen Zabıta ekibindeki görevli “Hani buradan bir şey atılmıyor ki” dedi. Atılmayı göremediği için işlem yapamayacağını söyledi.
Şimdi Konak Belediye Başkanı olan ve işine olan tutkusunu bildiğim Nilüfer Çınarlı Mutlu’ya soruyorum. Eğer dördüncü kattan aşağı atılan moloz çuvalı bir insanın başına düşseydi ve ölümle sonuçlansaydı ne olacaktı?
Siyasetçinin bir ihmale sırtını dönmesinin ülkede bedellerinin ne olduğunu çok yaşadık. Denetlenmeyen madenler, ölen binlerce işçi bile önlem alınmaya yetmedi. Üstelik o olayların sorumluları değil de olayı sorgulayanlar hapislere atıldı.
Her konuda gelişmişlikten bahseden Türkiye’ye bu TÜİK; Maliye Bakanı nasıl yakışıyorsa, kılı kıpırdamayan siyasetçi de yakışıyor. Ama bu tabloda ülkenin gelişmişliğinden dem vurmak abesten başka bir şey değil.