Türkiye’de uzun yıllardır tartışma konusu olan plaj işletmelerinin şezlong dayatması, Yargıtay’ın aldığı emsal karar ile resmen sona erdi. İzmir’in Çeşme ilçesinde yaşanan bir olayın mahkemeye taşınmasının ardından Yargıtay, deniz kıyısının herkesin kullanımına açık olması gerektiğine hükmetti.
Bu karar, yaz aylarında tatil beldelerinde sıkça karşılaşılan ve yurttaşları mağdur eden zorunlu şezlong kiralama uygulamalarına karşı önemli bir hukuk zaferi olarak değerlendiriliyor.
Deniz kıyısı halkındır
Plaj işletmelerinin denize girişleri engelleyerek yüksek ücretler talep etmesi, son yıllarda büyük tepki çekiyordu. Yargıtay, verdiği kararla deniz kıyısının herkesin ortak kullanımında olduğunu ve özel işletmelerin bu hakkı kısıtlayamayacağını vurguladı.
Ekol TV’den İlker Turak’ın haberine göre, Çeşme’de yaşayan Eşref Kaya, özel bir işletmenin kendi getirdiği havlusunu koymasını engellemesi üzerine mahkemeye başvurdu. Bu olay, kıyı kullanım hakkıyla ilgili kritik bir davaya dönüştü.
Hukuki süreç ve mahkeme kararları
Şikayet üzerine yapılan yargılama sonucunda Çeşme Cumhuriyet Başsavcılığı, işletme yetkilileri hakkında "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçlamasıyla dava açtı. Mahkeme, işletme yöneticileri ve çalışanlarına 1 yıl 8 ay hapis cezası verdi.
Sanıklar karara itiraz edince dosya, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na taşındı. Yapılan incelemede, Yargıtay yerel mahkemenin kararını onayladı ve şezlong kiralama zorunluluğunun hukuka aykırı olduğunu kesinleştirdi.
Plaj işletmelerinin yetkileri sınırlandırılacak
Bu karar, yalnızca Çeşme’de değil, Türkiye’nin dört bir yanındaki plaj işletmelerini ilgilendiriyor. Bundan böyle özel işletmeler, zorunlu şezlong kiralama bahanesiyle vatandaşların denize girişini engelleyemeyecek ve kıyı alanlarını ticari faaliyetleri için tekelleştiremeyecek.
Özellikle yaz sezonunda sıkça gündeme gelen fahiş plaj ücretleri, özel alan dayatmaları ve sahillerin özelleştirilmesi gibi konular, bu kararın ardından yeni hukuki tartışmalara yol açabilir.
Yargıtay’ın verdiği bu emsal karar, plaj işletmelerinin yetkilerini sınırlandırırken, halkın anayasal haklarını koruma yolunda önemli bir adım olarak görülüyor.