Rojda DOLGUN/ Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İzmir Temsilcisi Tülin Osmanoğulları, geride kalan 2025 yılını kadınların yaşam hakkı, adalete erişimi ve sosyal koşulları açısından sert sözlerle değerlendirdi. Osmanoğulları’na göre 2025, mücadele alanlarının genişlediği ancak siyasal ve hukuki tercihlerin kadınlar aleyhine derinleştiği bir yıl olarak kayıtlara geçti.
Osmanoğulları, 2025’in iktidar tarafından “aile yılı” ilan edilmesinin, kadınların haklarını güçlendiren değil, aksine onları kamusal ve özel alanda baskılayan politikalara kapı araladığını vurguladı. Eğitimden dine kadar birçok alanda bu anlayışın etkisini gördüklerini belirten Osmanoğulları, okullara gönderilen yazılarla aileyi kutsayan, erkeği aile reisi olarak tanımlayan içeriklerin ders programlarına sokulmak istendiğini söyledi. Diyanet üzerinden verilen hutbelerde ise kadınların haklarını hedef alan, aşağılayıcı bir dilin yaygınlaştırıldığını ifade etti.
Medeni haklara açık saldırı
2025 yılı boyunca miras hakkı, medeni kanun ve kadınların eşit yurttaşlık kazanımlarının tartışmaya açıldığını belirten Osmanoğulları, bu sürecin tesadüf olmadığını dile getirdi. Kadın mücadelesinin büyümesine karşılık, siyasal iktidarın daha sert ve geriye götürücü hamleler yaptığını söyledi.
“Kadınlar şiddet gördükleri evlerde öldürüldü”
Yoksullukla paralel olarak şiddetin de arttığının altını çizen Osmanoğulları şu ifadeleri kullandı:
“Kadın Cinayetini Dolduracağız Platformu olarak 2025 yılını kadınlar açısından kötü değerlendiriyoruz. Biz mücadelemizi büyüttük 2025 yılında da ama bizi yöneten siyasi iktidar 2025 yılını aile yılı ilan etti. Aile yılı ilan ettikleri için de buna yönelik politikalar üretip hayata geçirmeye çalıştılar. Bu politikalar işte milli eğitimlere mesela okullara işte aileyi öven aile içindeki işte erkeğin reis olduğunu öven anlatan dersler işletilmesi için böyle yazılar gönderdiler. Diyanet’i kullanarak cuma hutbelerinde kadınların haklarına saldıran kadınları küçük gören aşağılayan hutbeler verdirdiler. En doğal hakkımız miras hakkımıza, medeni kanuna saldırdılar. Bütün bunları bir araya getirince tabii ki 2025 yılı kadınlar açısından kötü geçti. Yine baktığımız zaman işte 2025 yılında yoksulluk çok fazla arttı. Bu yoksullukla birlikte şiddetin arttığını ve o şiddet gören kadınların yoksulluk yüzünden evlerinden çıkıp boşanamadıklarını, çocuklarıyla bir hayat kuramadıklarını gördük. Kadınların o şiddet gördükleri evlerde kalıp öldürüldüğünü gördük.”
“Şüpheli kadın ölümlerinin artması tesadüf değil”
Katillerin kadın cinayetlerinin üstünü nasıl kapanıldığını öğrendiğini vurgulayan Osmanoğulları şu değerlendirmelerde bulundu:
“2025 yılında yargı paketleriyle özellikle işte 11. yargı paketinde, yine kadınları LGBTQ artıları hedef alan kanunları geçirmeye çalıştılar. İşte genel ahlak gibi hiçbir şekilde akla hayale sığmayacak konuları kamuoyunda tartıştırdılar. Yine bakıyoruz 11. yargı paketiyle suçlulara af geliyor. Biz şunu biliyoruz ki, pandemide çok iyi yaşadık. O suçlular evlerine döndüklerinde kadın cinayetlerinin arttığını, kadına yönelik şiddetin de bununla paralel olarak arttığını çok iyi biliyoruz. Yine böyle bir sürece giriyoruz. Yani işte bu 11. yargı paketiyle birlikte kadın cinayetlerinin arttığını ama buna paralel en can yakan şüpheli kadın ölümlerinin de 2025 yılında çok arttığını görüyoruz. Şüpheli kadın ölümlerinin bu kadar artması tesadüf değil. Çünkü artık bu kadın davası kararları takip ediliyor. Katiller, buradan nasıl kurtulacaklarını çok iyi öğrendiler. Yani intihar diyerek, kaza diyerek olayı nasıl kapatacaklarını ve bunun hiçbir zaman sorumlu olmamayı öğrendiler. Sanıklar savcılık, emniyet gibi kurumlar tarafından etkin bir soruşturma yapılmadan merkezinde kadın olan olayların intihar ya da kaza denilerek nasıl kapanıldığını öğrendiler. Aslında 2025 yılının en can yakan olayı bence, şüpheli kadın ölümlerinin artışıdır. Kadına yönelik çözüm üreten, kadınların hayatını kolaylaştıran hiçbir politikayı hayata geçirilmedi. Kadın politikaları açısından yerel yönetim de iktidar da bu yıl sınıfta kaldı.”

Davalar adalet duygusunu zedeledi
Osmanoğulları bu sene takip ettikleri davalar hakkındaki sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu sene gerçekten çok zorlu davalarımız oldu. Beni en çok örneğin Irmak Tuğ davası etkiledi. Tuğ, beş yerinden bıçaklanıyor. Kendini koruyor, hayatta kalıyor. Bu davada, bir yıllık hapis cezası ile sanık salıverildi ve o salıverilen sanık yarım bıraktığı işini tamamlamak için her fırsatı kolladı. Gerçekten de öyle oluyor. Bugün bile Irmak karakoldaydı, şikayetçi oldu. Biz o dava günü adliye önündeydik. Serbest bırakılan sanığın bu yarım bıraktığı işi tamamlamak isteyeceğini ifade ettik. Bu çok olumsuz bir karardı. Bunun sorumlusu serbest bırakan mahkemedir. Koruma altına alıyoruz. Bunun dışında yine geçtiğimiz hafta da sırf anneleri boşanmak istiyor diye çocuğunun boğazına bıçak dayayan baba tahliye edildi. Duygu Bölükbaşı davasında bütün bilirkişi raporlarına rağmen, deliller ve görgü tanıklarına rağmen, olayın intihar değil bir cinayet olduğu ortada olmasına rağmen sanık beraat etti. Duygu'nun davası 30 Mayıs'taydı. 30 Mayıs'ta o sanık beraat ettikten sonra günümüze kadar şüpheli kadın ölümlerinde müthiş bir artış var. Yani bu sanıklar davaları takip ediyor ve Duygu'nun annesi şu an kanser hastası ve kanserle karşı mücadele veriyor.
Yargıda ve emniyette, şüpheli kadın ölümü diye bir olgu olsun. Böyle bir politikayı hayata geçirsinler. Kadınlara istihdam sağlansın, kadınlar boşanmak isteyince öldürülmeden boşanabilsinler. Sağlıklı nitelikli sığınma evleri olsun. Yeni yılda kadın hakları açısından çok güzel kazanımlarımız olsun.”




