On bir ayın Sultanı Ramazan’ı 4 gün önce “Hoş Geldin ya Şehr-i Ramazan” mahyaları ile karşıladık. Çocukluk anılarımızı süsleyen Ramazan’ın bereketli iftar ve sahur sofraları hakkında yazılı ve görüntülü basındaki yayınlar içimizi bir hoş etti… Bunların yanı sıra aynı sayfa ve ekranlarda çıkan “Millet bu Ramazan'da sofrasını zor kuracak”, “Domates markette taneyle satılıyor” şeklindeki ve de buna benzer haberler ise içimizi burktu… Hani bu, bir bakıma “size bir iyi, bir de kötü haberim var” der gibi bir şey oldu galiba… Ülkemizdeki siyasi istikrarsızlığın beraberinde getirdiği sosyal ve ekonomik çekişmelere korona belasının da yüklediği fatura, böyle ikilemli bir giriş yapmama sebep oldu diyebilirim…

***

“Kurt, dumanlı havayı sever” diye bir söz var; İşte yukarıda çizdiğim “dumanlı havada” kurt

siyasetçilerimiz karşılıklı söz düellosuna girdi. Daha doğrusu “Ben haklıyım” düellosu idi bu!

Bazıları tecrübeli ve saygılı, bazıları da görgüsüz ve acemi siyasetçi misali seviyesiz laflarla adeta “kör döğüşünü” tercih ederek“ hayat pahalılığı, işsizliği, eğitimdeki, sağlıktaki aksaklıkları, örtbas çabasında! Dün bir iş yerinde gördüğüm bir duvar yazısını not edip sıcağı sıcağına sizlere servis etmek istiyorum; “Ben doğuştan haklıyım. Ama yine de hobi olarak tartışabilirim!” Bu sözü not alışımı izleyen bir dostum da hemen fikrini şöyle beyan etti: “Ünal Bey, madem ağzı olan konuşuyor, beyni olan da kullansın artık!”

***

Meclis çatısı altında uçuşan sorular cevapsız kalınca muhalefette işi duvar ilanlarına dökerek hesap sormaya başladı. Afişler sabah asılıp, akşam sökülme dönemi başladı ya, vatandaşta sosyal

medyadan göndermelere başladı! Eskiden insanlar görüş ve düşüncelerini araçların arkasına yazardı. Şimdi sosyal medyadan hedef kitleye gönderiyor. İşte sosyal medyadan aldığım gönderme

lerden bazıları: “Eleştiriye açığım, ama dinlemem o kadar !”, “Seni mumla ararken, elektrikler gel

di.”

***

Ülkemizi kasıp kavuran koronavirüs belasının önüne bir türlü geçilemedi. Haritamız kırmızıya boyanmayan il kalmadı! Günlük vaka sayısı 62 binlere ulaştı. Dolayısı ile sert tedbirler geldi. Nitekim 2 hafta “Kısmi kapanma” kararı alındı. Duruma göre bayramdan sonra yeni kararlar alınabilir. Aşıların dağıtımı konusu tartışılıyor. 12 Avrupa Birliği ülkesinde toplam 1 milyar, 100 milyon do sahte aşı var. Yani mafya bu konuya da el atmış vaziyette. İngiltere’de korona virüs önlemleri gevşetildi. Buna karşılık Türkiye’ de salgın üçüncü pik dönemine girince Rusya, Türkiye uçuşlarını kısıtladı. Bunun faturası da elbette büyük oldu. Nitekim turizmcilerimizin Rusya kaybı 1.5 milyar dolar…

***

Tabii Futbol Milli Takımımızın başarısı bu kadar olumsuzlukları bir nebze olsun örtüp moral verdi.

Ben de bu arada futbolda Norveç karşısındaki başarımız üzerine Oslo’da yaşayan psikolog-yazar dostum Özge Özdemir Köz’le temasa geçip sevinç ve üzüntülerinin neler olduğunu sorup öğrendim.

İşte anlattıkları: “Korona yasakları Norveç'te oldukça sıkı. Hala daha dükkanlar, alışveriş merkezleri, spor salonları, restoranlar kapalı. Bu kapsamda, camilerde buluşma da bu yasaklar kapsamına girmekte. Yine iftar sofralarında çok kişinin buluşmaması ve ulusal bazdaki kurallara uyulması beklenmekte. Türkiye'nin Norveç üzerindeki galibiyeti de burada mutlulukla karşılandı. Sonuçta bir çoğumuz bu ülkede yaşasa, Norveç vatandaşı yada çifte vatandaşlık hakkına sahip olsak da aklımız gibi gönlümüz ülkemizde. Cinsiyetimiz, mezhebimiz, dini inancımız, tuttuğumuz takım ve siyasi görüşümüz de ne olursa olsun, tek yürek olduğumuz ender anlardan biridir milli maçlar ve galibiyetler. Birleştirici, kucaklayıcı, mutluluğu paylaştıkça çoğaltıcı...” Norveç Başbakanı Solberg'e kesilen para cezasını da sordum. İşte anlattıkları: Kendisine başında olduğu hükümetin koyduğu Kovid-19 kısıtlamalarına uymadığı için yaklaşık 19 bin liralık bir para cezası kesildi. Kovid 19 ile mücadele kapsamında ülkede ondan fazla kişinin bir araya gelmesine izin verilmediği halde, kendi düzenlediği organizasyonda bu sayı aşıldı. Polis buna müsamaha gösterebilecekken, vatandaşlara örnek olması bağlamında ve 'Yasalar herkes için aynı, ancak herkes yasalar önünde eşit değil' savıyla bunu kamuoyuna örnek olarak gösterdi. Bu basit örnekte gördüğümüz gibi ister başbakan olun, ister sıradan bir işçi hepimizi koruyan ve kollayan yasa aynı. Polis görevini ve yapması gerekeni yürütmeden bağımsız olarak yapabilmesi, baskısız, korkusuz... Yani kısacası, Norveç'te yine buram buram kokan demokrasi hareketleri… Bunun dışında, Norveç hükümetinin yeni almış olduğu kararlar kapsamında, Norveç'te kademe kade me açılma söz konusu olacak bu hafta. Okul ve kreşlerden başlayıp belki de sınırların açılmasına kadar gidebilecek kademeli bir süreç…”