Her insan gençliğinde şiir yazar.
Sonra bırakır. Unutur.
Şiiri devam ettirenlere şair diyorlar."(Melih Cevdet Anday)
1950’li yıllar Amerikası...
Mc Carthy adıyla bilinen karanlık ve baskı dönemi... Birçok muhalif siyasi görüşlerinden dolayı soruşturmaya uğramakta, işlerinden ve bir kısmı da hayatlarından olmaktadır.
Baskı altında Bertolt Brecht, Charlie Chaplin, Arthur Miller, Orson Welles ve Pete Seeger gibi sanatçılar da vardı.
Ülkeyi terkediyorlardı bir bir...
ABD vatandaşı bir çift olarak Ethel ve Jullius Rosenberg’ler de
Komünist Partisi üyesidir. Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği adına casusluk yapmakla suçlanıp yargılanır.
Rosenberg’lere özür dileyip af talep etmeleri karşılığında, 6 ve 10 yaşındaki çocuklarına kavuşabilecekleri söylende de, Ethel ”ya suçsuzluğumuza inanan milyonlarca insan ne olacak? ” diyerek bu teklifi reddetti.
Yani işbirliğine yanaşmayınca idam edildiler.
Ethel Rosenberg’in davayı özetleyen şu sözleridir.”Amerikan faşizminin ilk kurbanlarıyız“.
Julius Rosenberg onurlu duruşlarını yazdığı şu sözlerle ifade etmiştir. “Barış, ekmek ve gül için savaşta, celladı sakin bir onurla, güvenle ve geleceğe bakarak bekliyoruz. İnancımızı yitirmeyeceğiz. Her zaman olduğu gibi, Julius“. (Julius’un avukatına son mektubu, 18 Haziran 1953)
**
Sunay Akın’ın anlatımıyla;
"Mahkemeye çıkartıldıklarında aleyhlerinde bir delil yoktur.
Bir tek aynı suçtan yargılanan bir kişi ile aynı gün aynı otelde kaldıkları belirlenmiştir.
Fakat otel o gün doludur ve sadece bu çift yargılanmaktadır.
Rosenberg’ler bu asılsız suçlamalara gülüp geçerken jüri kararını açıklar: idam!
Karar açıklandıktan sonra ABD’ye milyonlarca mektup yağmaya başlar. 'Onlar suçsuz , bırakın onları' diye.
ABD yönetimi bu uluslararası tepkiden çekinir ve çifte bir öneri sunar:
-suçunuzu kabul edin cezanız 30 yıla düşsün.
Çift kabul etmez!
İdam zamanı yaklaştıkça teklifler devam eder ve ceza süresi de düşer ama çift kabul etmez ve suçsuz olduklarını söyler.
İdam günü gelmiştir.
İdamın olacağı odada bir de telefon durmaktadır. Savcı telefonu gösterirken, Rosenberg’lere bir de Fotoğraf gösterir;
"Çocuklarının fotoğrafı"...
Ve der "telefonun diğer ucunda başkan var, açın ve 'biz suçluyuz' deyin, başkan da sizi serbest bıraksın."
Rosenberg’ler biraz süre isterler.
Giderler bir köşeye, bayan Rosenberg kocasının dizlerindeki tozu silmektedir, çünkü fotoğrafı gördüğünde bay Rosenberg, dizleri üzerine düşmüştür..
Sonra savcıya giderler, “evet onlar bizim çocuklarımız fakat bizim için mektup yollayan milyonlarca insan da bizim çocuklarımız, onları yarı yolda bırakamayız” derler ve idam edilecekleri bölmeye doğru giderler.
Ölürler..
Rosenbergler, idamın daha önce belirlenen 18 Haziran tarihinde olmaması için sürekli dilekçeler vermişlerdir; idamları da 1 gün ertelenmiştir.
Çünkü 18 Haziran onların evlilik yıl dönümüdür.
ABD hala aynı ABD, Rosenbergler ise hala etrafımızda; yaşıyorlar… ”
**
22 yıl önce aramızdan ayrılan Türk şair, tiyatro oyunu, roman, deneme ve makale yazarı; Lise arkadaşları Orhan Veli ve Oktay Rifat'la birlikte ortaya çıkardıkları Garip Akımı ile Türk şiirindeki yenilenmeyi başlatan kendine özgü felsefi şiir akımı öncüsü
Melih Cevdet Anday, Rosenberg’ler için unutulmaz “Anı” şiirini yazar:
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil bu anılacak şey değil
Apansız geliyor aklıma
Neredeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız
Belki daha uykunuz da vardı
Geceniz geliyor aklıma
Sevdiğim çiçek adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Bütün sevdiklerimin adları gibi
Adınız geliyor aklıma
Rahat döşeklerin utanması bundan
Öpüşürken bu dalgınlık bundan
Tel örgünün deliğinde buluşan
Parmaklarınız geliyor aklıma
Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte
Çağımıza yakışan vakur, sade
Davranışınız geliyor aklıma
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil unutulur şey değil
Çaresiz geliyor aklıma. "