Sahipsiz köpekler söz konusu olduğunda “Gelişmiş ülkeler bu sorunu yıllar önce çözmüş” cümlesini duyunca tüylerim diken diken oluyor. Atatürk’ün “Türkleri bütün dünyaya geri bir millet olarak tanıtan görüş, bizim de içimize girmiştir… …Evvelâ, millete tarihini, soylu bir millete mensup bulunduğunu, bütün uygarlıkların anası olan ileri bir milletin çocukları olduğunu öğretmeliyiz” sözleri geliyor aklıma…
‘Gelişmiş geçinen’ ülkelerin buldukları çözüm yolu, kısa zamanda sahiplenilmeyen hayvanları ‘öldürmek’ ve bu son derece ‘ilkel’ bir yöntem, bana göre. Daha fazla petrol ve para uğruna milyonlarca insanın ölümüne yol açan bu ülkelerden, sahipsiz hayvanlar için ‘para harcamaları’ da beklenmezdi zaten!
Atalarımızdan Batı Anadolu’da yerleşen Luvi, Likya ve Mysia uygarlıkları ‘Işık İnsanları’ olarak anılırlar; sadece kendi topraklarını aydınlatmakla kalmayıp, Girit’teki Minos, İtalya’daki Etrüsk uygarlıkları aracılığıyla ışıklarını Avrupa’ya da yaymışlardır. Bugün aynı topraklarda yaşayan ve aydınlık saçan insanların önemli bölümü hayvansever ve tek bir sahipsiz köpeğin bile ölmemesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Kimi sahipleniyor, kimi kısırlaştırıp, besliyor, kimi haklarını savunuyor, kimi belediyelere destek olmaya çalışıyor. Bu davranış biçiminin altında, köklü ve aydınlık uygarlıklar kurmuş olan atalarımızdan gelen kültür ve geleneklerimiz yatıyor…
Birkaç gün önce Ayvalık’ta gezdirilen iki çok mutlu köpeği sevdim. Sorduğumda her ikisinin de barınaktan yeni sahiplenildiğini öğrendim, biri yakında ABD’ye gidecekti, yeni sahipleriyle… “İşte benim aydınlık insanlarım” diye düşündüm ve tebrik ettim sahiplerini.
Sahipsiz köpek sorunu, işbirliği ve empati kurarak bir arada çalışmakla, bilimsel ve sentezci bir yaklaşımla çözülebilir. İzmir bu bakımdan çok şanslı, çünkü Vali Dr. Süleyman Elban, Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, Konak Kaymakamı Gökhan Görgülüaslan gibi deneyimli ve değerli yöneticileri var. Genel Sekreter Yardımcısı Prof. Dr. Pınar Okyay, Veteriner İşleri Halk Sağlığı Daire Başkanı Gökhan Özdemir, Karşıyaka Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü Çağlayan İnanlı ve ekipleriyle yıllardır sorunların çözümü için kafa yoruyoruz ve çalışıyoruz. Kent Konseyi’nde Kutay Özkan, Fatma Şimşek, Esin Önder gibi değerli hayvanseverlerle çalışmalarımız da sürüyor.
Artan köpek nüfusu göz önüne alındığında, yeni yasal düzenleme gereği, tedavi edilen köpeklerin bulundukları yere bırakılmamalarının yanlış olmadığını düşünüyorum. Belediye bütçelerinden sahipsiz hayvanlar için pay ayrılması da son derece yerinde bir uygulama.
Şu anda en önemli ve öncelikli konu, İzmir’de her biri 2 veya 3 ilçe belediyesine hizmet verecek, yaklaşık toplam 12 birimde, sahipsiz köpekler için doğal yaşam alanlarının kurulması… Buralarda köpeklerin sokaklardan çok daha iyi koşullarda yaşayabilmeleri için çaba sarf etmemiz gerekiyor. Bu amaçlarla Valilik, Büyükşehir Belediyesi, kaymakamlıklar, belediyeler ve hayvanseverlerin bir arada ve işbirliği içinde çalışmaları yararlı olacaktır.
İkinci öncelik ise bu köpeklerin beslenme giderlerini azaltmaya yönelik olarak Pako’daki mama üretim tesisine bir ekstruder (pelet makinesi) alınması ve üretimin sekiz katına çıkması. Gıda firmalarının son tüketim tarihi yaklaşmış ürünlerini bu tesise hibe etmeleri de harika olacaktır. Bu konularda özel sektöre ve sivil toplum örgütlerine de iş düşüyor.
Zülfü Livaneli’nin ‘Ada’ şiirinin sözlerini biraz değiştirelim:
“Dünyayı güzellik kurtaracak / Bir köpeği sevmekle başlayacak her şey…”